Sms Onay Nedir?
Mobil Onay Uygun Fiyat
Öncelikle bu hizmet sizleri istenmeyen ve kurtulamadığınız o baş belası SMS bildirimlerinden çekip alıyor. Mobil onay adıyla da bilinen bu hizmet, kayıt oluşturduğunuz ya da kaydınızın bulunduğu Google, Discord, Yemek Sepeti, TikTok, Trendyol, Whatsapp, Telegram gibi platform ve şirketlerin sizden istediği SMS onay kodu ile doğrulama işlemlerinde numaranızı paylaşmak zorunda bırakmıyor. Kişisel numaralarınızı paylaştığınız her platform sizleri SMS yağmuruna tutarak hayatınızdan bezdiriyor. SMS iptali gerçekleştirseniz dahi sonrasında yapacağınız bir doğrulama kodu ile otomatik olarak tekrar aktif hale gelebiliyor. Sosyal platformların veya şirketlerin mesaj kutularınızı işgal etmemesi için en güzel çözüm yolu olan SMS onay hizmeti için saniyeler içinde üyelik oluşturabilir ve tek kullanımlık sanal numaranızı oluşturarak işlemlerinizi rahatlıkla yapabilirsiniz. Elbette bu hizmeti alırken de doğru firma tercihi yapmalısınız ve mobionay.com sizin isteğiniz için biçilmiş bir kaftandır.
Mobil Onay Nasıl Kullanılır?
Uygun Fiyatlarla Mobil Onay
Basit ara yüzüyle ve modern tasarımlı panelimizle SMS onay kodunuzu tek bir tıklamayla alabilirsiniz. Facebook, İnstagram, YouTube, Whatsapp, TikTok, Twitter, Google gibi popüler sosyal platformların mesaj kutunuzu meşgul etmesini engellemek için gönül rahatlığı ile SMS onay hizmetimizi kullanabilirsiniz. Alanımızda ki tecrübenin arkasında göğsümüz kabarmış bir şekilde dimdik duruyoruz ve sizlere en iyi hizmeti kesinlikle temin ediyoruz. Onlarca firma arasında en güvenilir SMS onay hizmetini gelişmiş sistemimizle sizlere sunuyoruz. Kolay ödeme ve hızlı destek sistemi ile sorunlarınızı ve sorularınızı en kısa süre içinde çözüyoruz. Bu hizmeti kullanarak kişisel verilerinizi korumakla kalmıyor, aynı zamanda özel numaralarınızı ifşa etmeden işlemlerinizi en uygun ve cüzi fiyatlarla yapabilirsiniz. Gelişmiş altyapımız ile sunduğumuz mobil onay hizmetimizin ardında memnuniyetinizin verdiği tebessüm ile işimizi yapmaya ve her geçen gün geliştirmeye devam ediyoruz. Saniyeler içinde güvenilir SMS onay hizmetini nasıl kullanacağınızı adım adım anlatalım.
Ücretsiz olarak kaydınızı oluşturun ve üyelik bilgileriniz ile girişinizi yapın.
Hızlı ödeme sistemi ile online olarak bakiyenize yükleme yapın.
Mobil onay işleminiz için istediğiniz bir hizmeti seçin.
Ardından doğrulama için gelen kodu kullanarak işlemlerinizi tamamlayın.
Mobil SMS Onay
En Uygun Fiyatlara Türkiye Mobil Onay
Piyasada ki en uygun fiyatlara mobionay.com aracılığı ile SMS onay hizmetinizi anında alabilirsiniz. Sunduğumuz sayısız seçeneklerle mobil onay işleminizi en hızlı şekilde tamamlayabilirsiniz. Bu sektörde ki tecrübemizi sizlerin hizmeti için kullanıyoruz. Tek kullanımlık sanal numaralar ile yukarıda ve aşağıda belirttiğimiz ve belirtmediğimiz birçok servisin doğrulamalarını yapabilirsiniz. Fiyat uygunluğumuzu daha iyi anlayabilmeniz için farklı ülkeler ile Türkiye fiyatlarını kıyaslayabilirsiniz. Biz Türkiye’de ki en iyi güvenilir SMS onay hizmeti veren firmasıyız. Gelişmiş sistemimiz ile yıllardır mobil onay hizmeti veriyoruz.
SMS Onay Servisi
Güvenilir En İyi SMS Onay Firması
Örnek verecek olursak Facebook platformuna kayıt oluşturmak için kullanacağınız numaranın ortalama fiyatı 0.5₺’dir. Bu hizmetimiz sayesinde kişisel numaralarınızı sosyal medya platformlarına ya da doğrulama gerektiren şirketlere ifşa etmeyecek ve SMS işgalinden kurtulmuş olacaksınız. Sitemizi kullanarak mobil onay kodunuzu hızlı bir şekilde, saniyeler içerisinde alabilir ve gelişmiş alt yapımız ile sunduğumuz sayısız seçenekteki hizmetlerimizden faydalanabilirsiniz. Kuşku duymadan ve özgürce üyeliğinizi güvenli bir şekilde güvenli sms onay hizmeti için kullanabilirsiniz.
Mobil Onay Servisi
Uygun Fiyatlarla Verdiğimiz Hizmetler
Google
Twitter
Facebook
Whatsapp
İnstagram
Discord
ICQ
Tinder
Amazon
Paycell
NTTGame
Bigo Live
Snapchat
Papara
Uber
Yandex
Apple
Hopi
Yemek Sepeti
Getir
Telegram
Badoo
Netflix
Microsoft
Mail.ru
Steam
Tosla
VK
Ok.ru
Viber
TikTok
Paypal
İninal
Trendyol
Yukarıda maddelediğimiz tüm platform ve şirketler için yıllardır hizmet vermekteyiz. Günümüzde bu sektöre olan ilgi arttığı gibi müşterilerimizin güvenini sarsan dolandırıcı ve kişisel bilgileri ifşa eden firmalar için dikkatli olmanızı öneriyoruz. Bu zamana kadar verdiğimiz hizmetlerin tamamı ile şeffaf ve güvenilir olduğunu gönül rahatlığı ile savunup sizlere sunuyoruz. mobionay.com olarak verdiğimiz mobil onay hizmetimizin güvenirliliği konusunda şüphe duymanızı istemiyoruz. İnsanları tuzağa düşürerek bilgi hırsızlığı yapan firmalara karşı dikkatli olmanızı ve firma seçimi yaparken hassas olmanızı tavsiye ediyoruz. Türkiye’de ki en uygun sms onay servisi olarak, hızlı destek sistemimiz ile yaşayacağınız en küçük sorunları hızlıca hallediyoruz. Kullanımınızı kolaylaştırmak adına geliştirdiğimiz basit ve işlevsel panelimizi her geçen gün geliştirmeye devam ediyoruz. mobionay.com Türkiye’nin En Uygun Fiyatlarla Sms Onay Hizmeti
SMS Onay Hizmeti Fiyatları Nedir?
Uygun Fiyatlarla Güvenilir Mobil Onay Servisi
SMS onay ile doğrulama hizmeti için fiyatlar hemen hemen her sitede farklı fiyat aralıkları ile insanların hizmetine sunuluyor. Hizmet kalitesinin önemi gibi güvenirliliği de çok önemli bir ayrıntıdır. Hatta bu söylediklerimiz fiyatlardan daha mühimdir. Güven olmadığı müddetçe fiyatın ne kadar uygun olduğu pekte önemli değildir. Güvenilir SMS onay hizmetini sağladığımız sistemimizin sanal numara fiyatları da seçtiğiniz ülkelere göre ve taleplerinizin detaylarına göre değişiklik göstermektedir. Ücretsiz üyeliğinizi oluşturduktan sonra, sistemimiz üzerinden fiyat ve seçenekler gibi tüm detaylı bilgilere kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Türkiye’nin en uygun SMS onay hizmetini veriyoruz. Ayrıntılı tüm bilgi ve detaylardan saniyeler içinde üyelik oluşturarak faydalanabilirsiniz. Yukarıda anlattığımız adımları takip ederek hızlıca mobionay.com üyeliğinizi oluşturabilirsiniz.
Destek Sistemimiz
Güvenilir SMS Onay Hizmetleri
Basit ara yüze sahip sitemiz üzerinden hızlı destek sistemimiz ile talep oluşturarak sormak istediğiniz soruları veya sorunlarınızı müşteri temsilcilerimiz aracılığı ile kolaylıkla halledebilirsiniz. Yapmak istediğiniz işlemleri yapmakta zorlanırsanız müşteri temsilcilerimiz her zaman sizlere yardımcı olacak ve izlemeniz gereken adımları sizlere sırasıyla anlatacaktır. Müşteri temsilcilerimiz, destek sistemimiz üzerinden oluşturacağınız her destek talebinize en hızlı şekilde cevap vererek sizi mağdur bir durumda asla bırakmayacaktır.
Destek talebi oluşturmak için;
mobionay.com sitesi üzerinden üyelik girişinizi yaparak sağ üst bölümde bulunan “Destek” butonuna tıklayın.
Ardından açılan sayfada sağ tarafta bulunan “Destek Talebi Oluştur” butonuna tıklayın.
“Destek Talebi Konusu” ve “Destek Talebi Mesajı” kutucuklarına soru ve sorunlarınızı yazarak gönderin.
Müşteri temsilcilerimiz en hızlı şekilde sizlere geri dönüş sağlayarak, sizlerin memnuniyetini kazanmak için sizinle ilgilenecektir. Türkiye’nin en güvenilir SMS onay hizmetini veren mobionay.com olarak sizleri sitemize bekliyoruz. “Artık gına getiren o SMS bildirimlerine en uygun fiyatlarla son dedirtiyoruz.”
sms onay
trendyol sms onay numarası değiştirme
free sms onay
ziraat mobil sms onay kaldırma
yemeksepeti sms onay
ücretsiz sms onay
kunduz sms onay kodu nedir
türkiye sms onay
sms onay kodu gelmiyor
90 sms onay ücretsiz
türkiye sms onay bedava
sms onay at
sms onay alma
sms onay api
sms onay al
sms onay apk
sms onayı alma
sms onayı alma ücretsiz
sms onay satın al
sms onay numara alma
sms onay sitesi açma
alfa sms onay
almanya sms onay
anında sms onay
almanya sms onay ücretsiz
amazon sms onay
amerika sms onay
avukat uyap sms onay kodu
azure sms onay
aşı onay sms
sms onay bayi
sms onay bankası
sms onay beleş
kullanıcı sms onayı beklemiyor
sms onayı istemeyen bahis siteleri
kullanıcı sms onayı bekleniyor ne demek
bankalardan sms onay kodu gelmiyor
banabi sms onay
bedava sms onay türkiye
binance tr sms onay kodu gelmiyor
istenmeyen sms ve aramalarda iys onay süreci başladı
ziraat bankası e onay açma sms
banka onay sms gelmiyor
ziraat bankası sms onay kodu gelmiyor
ziraat mobil bankacılık sms onay kaldırma
iş bankası sms onay kodu gelmiyor
sms onay com
sms onay co
sms onay coinbase
sms onay servisi.com
coinbase sms onay
sms onay.com
sahibinden.com sms onay
sms onay çal
sms onay çelik
sms onay çözüm
sms onay çöp
sms onay çorap
sms-onay
sms-onayim
sms onay donanımhaber
sms onay e devlet
sms onayı e devlet
sms onay iptali e devlet
sms onay kodu ne demek
trendyol sms onay numarası değiştirme nasıl yapılır
digi sms onay kodu
discord sms onay
denizbank sms onay
daha daha sms onay
kunduz sms onay kodu ne demek
e devlet sms onay kodu gelmiyor
sms onay ekşi
sms onay en ucuz
sms onay siteleri ekşi
sms onayı kaldırma e devlet
e nabız sms onay kodu gelmiyor
en ucuz sms onay
en iyi sms onay siteleri
e nabız sms onay kodu kaldırma
en ucuz sms onay siteleri
en ucuz sms onay sitesi
en iyi sms onay
e nabız sms onay kodu
e-nabız sürekli sms onay kodu gelmiyor
sms onay fake numara
sms onay forum
sms onay formu
sms onayı fake numara
sms onaylama free
yemeksepeti sms onay forum
tr sms onay free
sms ile facebook onay kodu alma
vodafone sms fatura onay
findeks sms onay kodu gelmiyor
fake sms onay
free sms onay turkey
fake no sms onay
facebook sms onay kodu gelmiyor
facebook sms onay
fake numara sms onay
facebook sms onay kodu nasıl alınır
sms onay go
sms onay getir
sms onayı gelmeden alışveriş sorunu
sms onayı gelmiyor
sms onay servisi güvenilir mi
sms onay hizmeti güvenilir mi
ziraat sms onay gelmiyor
trendyol sms onayı gelmiyor
binance sms onayı gelmiyor
getir sms onay
gib sms onay kodu gelmiyor
güvenilir sms onay
getir sms onay kodu gelmiyor
güvenli sms onay sitesi
getir sms onay kodu
geçici sms onay
gmail sms onay
getir türkiye sms onay
sms onay hepsiburada
sms onay hizmeti
hopi sms onay
halkbank sms onay
hepsiburada sms onay
sms onay ısorg
sms onay ırak
sms onay ısı
sms onay ı gelmiyor
sms onayı için telefon
onay sms
instagram sms onayı
sms onay iptali
sms onay için numara
sms onay ininal
sms onayı istemeyen alışveriş siteleri
sms onayı için numara
sms onayı için numara ücretsiz
denizbank sms onayı iptal etme
ziraat onay sms i gelmiyor
instagram sms onay kodu gelmiyor
interaktif vergi dairesi sms onay kodu gelmiyor
instagram sms onay
istanbul kart sms onay kodu gelmiyor
ininal sms onay
icq sms onay
instagram sms onay ücretsiz
iphone sms onay kodu gelmiyor
sms onay jan
sms onay jem
sms onay jazz
sms onay jaki
sms onay jo
onay smsleri gelmiyor
telefon sms onaylama
telefon sms onay
sms onay kodu ücretsiz türkiye
sms onay kaldırma
sms onay kodu alma
sms onay kodu bedava
sms onay kodu free
sms onay kodu otomatik kopyalama
sms onay kupon kodu
sms onay kodu
sms onay kodu ücretsiz
kunduz sms onay kodu gelmiyor
kitapyurdu sms onay kodu gelmiyor
ziraat sms onay kodu gelmiyor
mebbis sms onay kodu gelmiyor
trendyol sms onay kodu gelmiyor
sms onay login
onay.li sms iptal
sms onay metni
sms onay merkezi
sms mobil onay
vodafone sms onay mesajı gelmedi
sms onay yasal mı
mebbis sms onay kodu gelmiyor 2022
migros sms onay
mobil sms onay
mebbis sms onay kodu
sms onay numara ücretsiz
sms onay numara
sms onay net
sms onay nedir
sms onay numara kiralama
sms onay numaraları
sms onay türkiye numarası
sms onay türkiye numarası ücretsiz
numara sms onay
nttgame sms onay
netflix sms onay
sms onay org
sms onay online
sms onayı olmadan whatsapp
sms onayı org
sms onay kodu onay hizmeti
okcupid sms onay
online sms onay
sms onay österreich
sms onay ömer
mobil sms onay sistemi
sms onayi org
türk sms onay
sms onay panel
sms onay papara
sms onay pro
sms onay programı
papara sms onay kodu gelmiyor
paypal sms onay
paribu sms onay kodu gelmiyor
php sms onay sistemi
paycell sms onay
papara sms onay
akbank artı para onay sms
sms onay paneli
sms onay r10
sms onay scripti r10
sms onay siteleri r10
rus sms onay sitesi
receive sms onay
rus sms onay
r10 sms onay sitesi
tr sms onay
r10 sms onay
rusya sms onay
sms onay servisi ücretsiz
sms onay sistemi
sms onay servisi ekşi
sms onay scripti ücretsiz
sms onay scripti warez
sms onay site
sms onay sitesi kurma
sms onay sorgulama
sms onay sitesi ekşi
sms onayı
sms onay yemeksepeti
sms onay tr ücretsiz
sms onay ucuz
sms onay tr
sms onay servisi
sms onay şikayet
sms onay servisi şikayet
ziraat bankası sms onay şifresi gelmiyor
sms onay türkiye
sms onay tr kupon
sms onay telegram
sms onay tr şikayet
sms onay telefon
sms onay türk numarası
sms onay türk
sms onay trendyol
trendyol sms onay
turkcell sms onay kodu gelmiyor
telegram sms onay
tek kullanımlık sms onay
sms onay uygulaması
ucuz sms onay siteleri
uyap sms onay kodu
uyap sms onay kodu gelmiyor
ucretsiz sms onay sitesi
ucuz sms onay
ucretsiz sms onay
sms onay ücretsiz türkiye
yemeksepeti sms onay ücretsiz
whatsapp sms onay ücretsiz
telegram sms onay ücretsiz
ücretli sms onay
ücretsiz sms onay servisi
ücretsiz sms onay türkiye
vakıfbank sms onay kodu gelmiyor
vodafone facebook sms onay kodu gelmiyor
vatandaş uyap sms onay kodu
sms onay yazılımı
sms onayı nasıl yapılır
yabancı sms onay siteleri
yk sms onay
yandex sms onay
yapı kredi akıllı sms onay
yabancı numara sms onay
sms onay zirve
sms ziraat onay nedir
ziraat sms onay kapatma
ziraat sms onay kaldırma
ziraat mobil sms onay gelmiyor
ziraat bankası internet alışveriş sms onay
ziraat bankası sms onay kaldırma
ziraat bankası sms onay kapatma
ziraat bankası sms onay
ziraat e onay kapatma sms
sms onay 1 tl
sms onay scripti 2022
mebbis sms onay kodu gelmiyor 2021
sms onay 3g
sms onay 320
sms onay 320 kbps
sms onay 3340
sms onay 3404
telefona sms onay kodu gelmiyor
sms onay 4g
sms onay 4402
sms onay 4757
4 haneli sms numarası alma
4 haneli sms sorunu
4 haneli numaralara sms atamıyorum
sms onay 5g
sms onay 500
sms onay 50
5sim sms gelmiyor
5sim ekşi
sms onay 600
sms onay 60
sms onay 64gb
sms onay 60 seconds
7878 sms onay
sms onay 8gb
sms onay 800
sms onay 80
anında onay sms
8 kasım on numara
sms onay 90
90 sms onay
Friday, October 28, 2022
Wednesday, May 24, 2017
Log of Captain Kyle Wright~Creepy pasta hikayeleri
Log of Captain Kyle Wright
Kaptan Wright’ın Günlüğü
15 Temmuz 2012
Banaba Adası yakınları,Kiribati,Güney Pasifik
Güney Pasifikteki tek kişilik gezimin 34. günü.Pony* iyi gidiyor;mesafeyi ve zamanı göz önünde bulundurduğumuzda beni nispeten yol üstünde tuttuğunu söyleyebiliriz.Dün gece zorlu zamanlar geçirdim,su beni hoş karşılamadı.Dalgaların sallantısı yüzünden iyi uyuduğum söylenemez.Buna rağmen tüm sistemler iyi durumda ve çalışıyor.Kıyıdayken yelkenimi düzelttim,yerel bir delikanlı tamir etti.İngilizce bilmemesine rağmen paranın dilinden iyi anladığı söylenebilir.Erzakları stoklamayı başardım,bazı taze meyveler bularak turnayı gözünden vurdum.Viyana sosisi ve bayat ekmekle öğünlerimi geçirsem de bir dahaki limana kadar idare edebileceğimi düşünüyorum.Nereye gideceğime daha karar vermiş değilim,kuzeye Tarawa’ya veya doğuya devam edip Christmas’a ulaşabilirim.Her halükarda yoldayım.Bu tek kişilik zahmetli bir iş.Ama sağlığım yerinde ve dürüst olmak gerekirse zor olan fiziksel kısım değil.Yalnızlık gerçekten canımı yakıyor.Televizyon izleyebilmeyi özledim,hamburger yiyebilmeyi özledim ve en çok da karımı özledim.
18 Temmuz,2012
Bilinmiyor
Gecenin biri ve bir gıdım bile uyuyamıyorum.Deniz sütliman ama birkaç gündür kalitesiz uyku çekiyorum.Büyük bir fırtına beni hazırlıksız yakalayınca telefon bağlantımı kaybettim.Bu evle son görüşmemdi ve puff,alet suyun derinliklerini boyladı.O zamandan beri Julia’yla konuşmadım.Ama en azından ilerleyişimi GPS cihazından takip edebilir.Keşke ben de aynısını onun için yapabilseydim,jimnastik salonuna gidişini izleyebilmek,Tayler’ı parkta gezmeye çıkarmasını görmek isterdim.Evi hatırlatan ufacık bir şey için neyimi vermezdim?Deniz güzel bir hanımefendi,ama sadece bir hanımefendi.Onunla evli değilim.Bana zevk veriyor ama yine de eve dönüp karımı ve çocuğumu görmek istiyorum.Ama tanrım,ay ışığı altında denizin şu ihtişamına bak,sanki balo için süslenmiş bir kontes!Bu kadar güzel bir şey gördüğümü hatırlayamıyorum.Yıldızlar onun incileri,ay onun beyaz elbisesi.Kaç adamın ona aşık olduğunu görebiliyorum.Ama onun düzenini biliyorum,güzelden çirkine ani değişimini biliyorum.Ah,dalgaların tatlı hareketleri...Bir kadını oyuncak gibi gösteriyor,karmakarışıklığı en eksantrik kadının bile üstesinden geliyor.Onun derinini görebilmek isterdim,nasıl hissettiğini,nasıl tık tık ettiğini,onu aynı zamanda neyin bu kadar güzel ve ölümcül kılabildiğini.O zevk ve acının kaynağını görebilmek ve ellerimin arasına alabilmek isterdim.Aman aman, seyir defterimi çılgınlıklarla doldurdum.İyi bir uykuya ve karımı görmeye ihtiyacım var.
20 Temmuz 2012
Christmas Adası açıkları,Kiribati
Ana tekneyi tamir ettim,ama motordaki bükülmüş şaftı tamir edebilecek bir adam bile bulamadım.Engele takıldığımda kıyıya yakın olduğum için şükrediyorum.Biri beni bulana kadar günlerce ve istem dışı yüzmek zorunda kaldım.Sonunda başka biriyle ingilizce konuşabilmenin zevkine vardım,yerel bir motelde Riley adında bir adamla tanıştım.İçki için içeri daldım ve misafirperver bir şekilde beni karşıladı.Bir saat konuştuk.Batıdaki küçük bir adaya gidiyormuş.Bana ‘kıyametten’kaçtığını söyledi.Biraz çatlak olduğunu söyleyebiliriz.Evi hakkında haberler duymuş,California’daki birkaç kötü orman yangını hakkında.Umarım kuzeye de sıçramazlar.Mayistra yelkeni iyi durumda,GPS çalışıyor ve sonunda rotamı eve çevirdim.Sistemlerde hiçbir sorun yok,iskele sapasağlam,su sakin.
22 Temmuz,2012
Bilinmiyor
Dışarıda bir şeyler oluyor.Christmas’tan ayrıldıktan sonra GPS cihazım çalışmayı kesti,bu nedenle geri döndüm.Ama hasar almış görünmüyordu;sadece uyduyla bağlantı kuramıyordu.Bir saat boyunca sadece ‘ARANIYOR’ yazısı verdi.Sinirlendim ve geri döndüm,yeni bir tane alma umudu ile Christmas’a yol almaya başladım.Ama ada göz önüne gelir gelmez askeri bir devriye teknesiyle karşılaştım.Bu bir Amerikan teknesiydi.Ama içinde Amerikanlar değil yerliler vardı,silah kuşanmışlardı.Bu silahlar haberlerde teröristlerde gördüklerinizden değil, orduda gördüklerinizdendi.Bir şey olmuştu.
Ve adiler gaz maskeleri takıyordu,koca gözlü maskelerle uzaylılara benziyorlardı.Silahlarını bana doğrulttular,lazer nişanlar alnımda geziniyordu.Hiçbiri bir kelime etmedi.Ellerimi yukarı kaldırıp silahsızlığımı ispatladım.Tek kişilik bir gezideydim,tanrı aşkına.Tahta bacaklı ve göz bantlı lanet bir korsan değildim.Bir süre sonra bir ses çatırdadı.’’Yaklaşma,geri dön.’’ dedi ağır bir aksanla.Bu kadardı,silahlar kıpırdamadı.Hala alnımı nişanlamışlardı.Bir GPS için canımdan olacak değildim,bu nedenle hızla geri döndüm.Arkama dahi bakmadım ve bir saat sonraya kadar olan şeyler hakkında düşünmedim.Neden bir Amerikan teknesindeydiler?Neden silahlıydılar?Ve neden gaz maskeleri takıyorlardı?
Ardından işler gerçekten tuhaflaştı.Sonraki sabah doğuya yöneldim,iyi zaman kazanmıştım.Gece-gündüz dinlemeden,o adilerle arama mesafe koymak için hareket ediyordum.Güneş hayret vericiydi.’’Bu çok güzel,aşırı güzel.Bir şeyler yanlış’’diye düşünmeden edemiyordum.Huzursuzluk üzerime çöktü ve bir pelerin gibi asılı kaldı.Christmas’taki olaylar hakkında düşünmemeye çalıştım.Sakinleştikçe bu karşılaşmanın detaylarının uyuşmadığını fark ettim.Bir şeyler oluyordu,ve bu kötüydü,bunu anlayabiliyordum.
Ardından gemiyi gördüm,ve aklımı başka hiçbir şeye odaklayamadım.Bir duman bulutunun içindeydi,başta tüm görebildiğim buydu.Sadece ufuktaki bir leke.Keşke bunu ufak bir ada yangınına veya o tür bir şeye yorsaydım,ama bir şeyler beni çekiyordu.Başımın etrafında dönen soru işaretleri yerine odaklanacağım yeni bir şeyler vermişti bu bana.Bu nedenle yönümü değiştirdim ve leke büyüdükçe büyüdü.Dumanlar havaya kalkıyordu,ve o uğursuz his hiç eksik olmuyordu.Dehşet,evet bu dehşetti.Denizdeyken ironik bir şekilde en korktuğunuz şey ateş oluyordu.Her taraf suydu,ama susuzluktan ölebilirdiniz.Bu da öyleydi işte.Her taraf suydu ama hiçbiri ateşleri söndüremiyordu.Yıkılmakta olan iskeledeki kömürleşmiş bir dizi kemikseniz ateşler daha da artıyordu.Bu dehşet önceki olayları unutmama yetti.Karşılaşacağım ölüme kendimi hazırlamam gerekiyordu,sudaki bir ateş her zaman ölüm demekti çünkü.
Görüş mesafesine geldiğimde bunun bir balıkçı teknesi olduğunu gördüm.Ateş balık ağlarından başlamış tırmandıkça tırmanıyordu.Merkezi direk tamamen yıkılmıştı.Güverte adeta bir fırına dönmüştü.Dürbünümden baktım ve güvertede kıvranan bedenleri görünce dehşete düştüm,karanlık gölgeler büyümekte olan cehennemin arasında kayboluyordu.Ve sonunda radyomdan sesler duydum.Tekne pruvası bana dönmüş şekilde duruyordu ve kaptanın odasını görebiliyordum.Statik bir radyo dalgası telsizimden geldi,yerel bir balıkçı korkuyla bağırıyordu.Kelimeleri anlayamıyordum,fakat sesindeki umutsuzluğu hissedebiliyordum.Sözcükler olmasa da bıraktıkları izlenim evrenseldir.Bağıran her kimse onun korktuğunu anlayabiliyordum.
Kaptanın kamarasını taradım ve içeride bir adam gördüm.Radyodan bağırırken kollarını bana doğru sallıyordu.Cevap vermek için mikrofona uzanmıştım ki ikinci tuhaf şey yaşandı.
Güverteden iki adam koşarak geldi,ikisi de alevler içindeydi.Sırtlarından ve kollarından alevler parlıyordu,filmlerdeki dublörlere benziyorlardı.Öfkeyle kamaranın kapısına vurmaya başladılar.Radyodaki ses yeni bir tonda çığlık atmaya başladı.Vücudumu titreten anlaşılmaz bir çeşit laflar sıralıyordu.Dua ediyordu,evet dua ediyordu.Onu kurtarabilmem için dua ediyordu.
Ama ben sadece izledim.Ağzım açık bir şekilde yanan adamların kapıyı kırıp içeri dalmasını izledim.Radyo sustu ve artık tek duyabildiğim motorumun sesiydi.Korkuyla yanan adamların kaptanın üzerine çullanmasını ardından üçünün de görünüşten kaybolmasını izledim.Camlarımdan sadece büyüyen alevlerin dalgaları görülebiliyordu.
Dürbünü bıraktım ve şiddetle başımı salladım.Şimdi bir hayal gibi geliyor,tüm bu şeyler.Sanırım yüksek sesle küfür etmiştim,belki hiçbir şey dememiştim,belki de bunların hepsi kafamda olup bitiyordu.Ama hatırladığım şey dümeni döndürmem ve tekneme sıkıca tutunmam oldu.Sonunda arkaya bakma cesaretini gösterdim ve tekrardan bir duman sütunuyla karşılaştım.Bir saat sonra bu leke uçsuz bucaksız denizde kaybolmuştu.
Dışarıda bir şeyler oluyordu,kötü bir şeyler.Önce silahlar ve şimdi şu lanet tekne.Onlar yanıyordu! Şerefsizlerin ateşler içinde olduğunu kafamdan çıkaramıyordum.
Sadece eve dönmek istiyordum.Sadece karıma seslenip mutfaktan gelişini görmek ve kendimi onun kollarına bırakmak istiyorum.Onu görmek istiyorum,karımı istiyorum.
12 Temmuz,2012
Bilinmiyor
Tekneyi gördüğümden beri bildirebileceğim pek bir şey yok.Sadece açık deniz.Ama çok düşündüm.Geçen haftalarda silahlar ve tekneler aklımdan neredeyse tamamen silinmişti.Sanki birer hatıra gibiydiler,onları tekrar hatırlamak istediğimde sisin içinde kayboluyordular.Bunun için tıbbi bir terim olmalı değil mi?Belki şok belki başka bir şey.Belki de yeteri kadar akıllı olduğumdan zihnim bu hatıraları yapmam gereken göreve odaklanmam için itekliyordur.Görevim ise bu lanet okyanustan bir an önce kurtulmak. Başta bu yolculuğa çıkma nedenimi bilmiyordum.Aileme ve dostlarıma aklımı toparlamak için olduğunu söylemiştim.Fakat toparlanmak yerine kafam daha çok karıştı.Evin düşünceleri ile karıştı,karımın geceden geceye yatağımızda yalnız uyuması düşüncesi ile karıştı,kanat çıkarıp ona uçma hayallerim ile karıştı.
Neden onu cezalandırmıştım?Neden kendimi cezalandırmıştım?
Hala tam nerede olduğumu öğrenemiyorum.GPS onu her açtığımda ‘ARANIYOR’ diye yanmaya devam ediyor.Sekstanttan hiç anlamamıştım,buna rağmen teknede bir tane vardı.Bu lanet şeyi kullanacağım hiç aklıma gelmemişti,teknolojiye bu yüzden sahiptik.Bu nedenle orada duruyor ve bana nerede olduğumu bildiğini fısıldıyor,tek yapmam gereken ona doğru soruyu sormak.Ama yapamıyorum,denedim.Haritadaki kaba bir yolu takip etti.Yani nereye gittiğime dair son derece genel bir düşüncem var.Hawaii’yi geçtiğime eminim,ama ayın sonuna kadar Amerikan sahillerine varacağımı biliyorum.Su doğaüstü bir şekilde sakin.Ve gündoğumları da aynı şekilde enteresan.Bazı günler kan kırmızısı,suya yansıyor,gökyüzünü ve denizi boyuyor.Bu zamanlarda teknem sanki bir kan denizini arşınlıyormuş gibi duruyor.Başta rahatsız edici olsa da güzelliğini sonradan anladım.
Bu günceyi bir süreliğine ihmal ettim,ama bunu her kaydedişimde üzerimdeki yük hafifliyor.Denizi seyretmek veya rüzgarı okumaktan başka yapabilecek bir şeylerimin olması güzel.Erzaklarım şimdilik iyi durumda.Meyveler bozuldu fakat konserveler bir ay daha dayanabilir.Gövde iyi durumda,ana sancak ve donanımlarım dayanıyor,hala eve ilerliyorum.
29 Temmuz,2012
Oregon açıkları
Kara!Lanet olası kara! Aman tanrım,Oregon’un çam ağaçlarını göreceğime hiç bu kadar sevineceğimi düşünmemiştim!Nihayet be,nihayet yuvam.Tanrım sana şükürler olsun.
Önce dün gördüm,ufukta belli belirsizdi.Kıyıya ulaşmak için çok uzaktım,bu nedenle geceyi çapalayarak geçirdim.GPS’siz gecede ilerlemek demek kaza demekti.Bu noktada sağlıklı düşünebildiğim için çok mutluyum.
Yaklaştıkça tanıdığım birkaç yeri hemen fark ettim.Eve yarım günden az bir sürede varacağım.Bu gece son konserve bezelyemi yiyeceğim.Yiyecek sandığımdan az dayandı,ve içtiğim su ise damıtılmış deniz suyu.Ama bu karımı göreceğim anlamına geliyorsa varsın aç kalayım.
Eve gireceğim ve adını haykıracağım,onun mutfaktan gelişini göreceğim.Onu kollarımın arasına alacağım ve ayrılmasına izin vermeyeceğim ta ki o güzel kokusunu alana kadar.
Ellerim heyecandan titriyor.Sonunda karımı görebileceğim.Onu tekrar göreceğim.
30 Temmuz,2012
Oregon
Burada bir şey olmuş,kötü bir şey.
Burnt Hill’deki yat iskelesine çapaladım,üç ay önce ayrıldığım yere.Ama burası hatırladığım gibi değil.İskelenin çoğu aynı,hala tahtalar ve dubalar yerli yerinde.Ama liman ayrılışıma tezat çok daha sade.Elimde değil,fakat silahlı adamları ve yanan tekneyi düşünüyorum.Çoktan unuttuğum dehşet hissi geri döndü.Ben okyanustayken bir şey olmuştu,çok kötü bir şey.
Son girdimde o kadar heyecanlıydım,o kadar umutluydum ki.Ona şimdi bakmak bir rüyada olduğumu düşündürüyor.Dünkü duygularım gitti,yerini karnımdaki bir hisse bıraktı.
Gerginlik?Evet.Korku?Evet.Bulantı?Belki.Sanki yumruk büyüklüğünde bir taş battıkça batıyor.Aklım karışık,gördüklerimi hala silemiyorum.O bedenleri…
Limana girdiğimde derhal buruk bir duman ve başka bir şeyin kokusu ile karşılaştım,buna rağmen ne olduğuna parmak basamadım.Her tarafımı korku sardı.İlk düşüncelerim yangındı ve karımın yüzü bir anda kafamda belirdi.Paranoya,evim hala yanıyor muydu?Tüm şehir mi bu haldeydi?O iyi miydi?Limana çıktığımda bir balıkçı teknesinin sağlamasına gittiğini gördüm,yanan güverteden duman yükseliyordu.Daha önce karşılaştığım tekne gözlerimin önünde belirdi.Ana liman ve şehir çam ağaçları nedeniyle hala görülemiyordu.Ama yat limanına yanaştığımda kimsenin orada olmadığını gördüm,çoğunlukla dolu ve kalabalık liman boştu.Üç tekne vardı,ikisi yanıp sönüyordu.Aklım çalışmaya devam ediyordu,soru üzerine soru soruyordu ve hiçbirine cevap bulamıyordu.Yanık kokusu hala yerindeydi,ama tanımlayamadığım ikinci koku bunun yerini alıyordu.Tekneme bir şeyin çarptığını duydum.Yıkılmış teknelerin parçalarını görmeyi bekleyerek suya baktım.Ama çok daha kötüsüyle karşılaştım:cansız bir bedenin gözleri ile.Kalbim çarpmaya başladı ve ikinci kokunun ne olduğunu anladım,ölümdü.Çürümüş bedenlerin kokusuydu.Sağıma bakınca daha çoğunu gördüm,bazıları ters bazıları düz bazıları da parçalanmıştı.
Her yerdeydiler.
Kustum,tam dümene.Bacaklarım titrerken safra,göstergeleri örtüyordu.İşte o zaman aklımı hepten yitirdim.Limana yanaştığımı hatırlayamıyorum.Çapayı attığımı az biraz anımsıyorum.Hislerim benim tek izahım.Aklımı tekrar kontrole aldığımda oturuyordum.Terliydim ve midemdeki taş beni aşağı çekiyordu.Sorular sürü halindeydi.Neden herkes ölmüştü?Bunu kim,ne yapmıştı?Burada ne olmuştu?
Sonra karımı hatırladım.Çılgınca üste çıktım.Hissiyatım geri dönünce durdum.Ağır solumalarım ve suyun rıhtıma vuran sesi dışında bir ses duymadığımı fark ettim.Bir şey,bilmiyorum ama bir şey silahımı almama neden oldu.Ve onu aldığımda başka bir şey de durup bunları yazmamı söyledi.Eğer ayrılırsam buraya asla dönemeyeceğim hissi,azap belki de.Bir şeyler yazma hissi,sadece aklımda kararlaştırma için değil de bir elveda için.Ne olursa olsun karımı bulacağım.
31 Temmuz,2012
Oregon açıkları
Neden yeri ve tarihi yazdığımı bilmiyorum.Artık ne yapacağımı bilmiyorum,her şey birbirine girdi.
Bazı cevaplar buldum.
Hepsi ölmemişti,insanlar.Bir şekilde ölü değildiler.Ölü görünüyorlardı,ölü kokuyorlardı ama hareket ediyorlardı,beni kovalıyorlardı.Bazılarının organları yoktu bazılarının derileri ayrılmıştı.Konuşmuyorlardı,sadece kovalıyorlardı.
Karımı buldum.
Sanırım şimdi gerçekten de ölü.Yürüyenlerden değil.Onu vurdum,beş kere.Ve kafasından vurana kadar da durmadı.
Sonunda ağlamayı kestim,dün gece sanırım.Gerçekten kafam karışık.
Beni kovaladılar,beni yemeye çalıştılar.Eve geldiğimde suratımı ısırmaya çalıştı.
Eve geldim ve adını haykırdım,mutfaktan gelişin gördüm.Onu gördüm,suratının bir kısmı yoktu,bağırdı ve bana koştu.Suratımı ısırmaya çalıştı.
Sonra onu vurdum.Ama o,o değildi.Ölüydü,güzelim yüzünün parçaları eksikti.Onu vurdum,beş kere.Kafasından vurana kadar da durmadı.
Sonra kaçtım.Ve dahası geldi,gerçekten ölü olmayan ölüler beni kovaladılar,çığlık attılar.Bazılarının organları yoktu,bazılarının derileri ayrılmıştı.
Sonunda tekneme ulaştım.Tekrar açık denize yöneldim.Bu okyanusa açıldım.Her şey karışık.
Mermi kutusunu kaybettim.Ama silahta hala bir tane var. Bir saatimi şarjörü açıp çevirmekle geçirdim,sonra kapadım.Mermi hiç tepede durmuyordu.Onu oraya koyacak gücü kendimde de bulamıyordum.Bu yüzden şarjörü çevirip durdum.Sonunda tepede durdu.Ben bunları yazarken silah masada bana bakıyor.
Güneş yükseliyor,yine kızıl.Önceki o gündoğumları gibi.İzlemek için güverteye çıkacağım.Okyanusu izleyeceğim,maviden kızıla dönüşünü izleyeceğim,sudan kana dönüşünü izleyeceğim.
Benimkini de eklemenin çok da bir şey değiştirmeyeceğini düşünüyorum.
Ç.N: Üzgünüm,iki haftadır siteyi ihmal ettim.Sınavlarım nedeniyle çeviri yapmaya vakit bulamadım,ama yakın zaman içinde birkaç CP daha paylaşmayı düşünüyorum.
The Cave-1 | Creepy pasta hikayeleri
Bir Gün
Uzun, dar ve karanlık. Nefes alamıyorum. Burası neresi bilmiyorum. Neden burda olduğumu da bilmiyorum. Ve, en önemlisi kim olduğumu da. Beynim bu cümleleri kurmak istemiyor. Delireceğim. Tırnaklarımı kemiriyorum. Dizlerim yara içinde, en azından öyle sanıyorum. Nemli. Bazen arkamdan çığlık sesleri geliyor; ya da gelmiyor. Sadece hayal ürünü. Soğuk ve nemli. Üşüyorum. Soğuk. Soğuk. Soğuk. Bunları istemsizce yazıyorum. Ama biri bulursa yaşadıklarımı anlayabilir. Bir umut. Bu defteri ellerimle yokladığım bir kayanın altında buldum. Kaya. Mağarada olmalıyım. Ve bir kalem. Hiçbir ışık yok. Yazım için üzgün değilim. Karman çorman belki... Ama bunu yazmalıyım. Tarih.. Yok Sadece bir gün. Zaman kavramı benim için geçerli değil. Nedense her gün bir tabak yemek oluyor. Ben uyuduğumda. Uyumamayı denedim, inan ki boşuna. Yemeği yemezsem ise bir hayvan getiriliyor. Yılan... Yılan olmalı. Isırıyor her yerimi. Ama şimdi uyumam gerek. Bilincim kapanı
Bir Gün
Terli ve pistim. Yazdıkça delirmemi, aklımı kaybetmeyi, bilincimin kapanmasını önlüyordum sanki. Düşünmeliyim. Düşünmeliyim. Düşünmeliyim. Burası bir mağaraysa yemek nereden geliyor? İşkence. Burası yapay bir mağara? Belki. Veya mağara görünümünde işkence odası. İşkence. Bana yapılan şey bu. Çığlıklar kesilmiyor. İşkence odası. Burası bir işkence odası ve yalnız değilim! Yalnız değilim. Yalnızlık. Uyandığımda kesikler vardı üzerimde. Her gün bir kesik daha.
Bir Gün
Ölmeyi dilerdim. Ama ölemiyorum.Bugün çığlıklar kesildi. Sessizlik hakim etrafa. Bugün uyuduğum sırada kolumda iğne buldum. Bilincimi kapatmaya çalışıyorlar. Sessizlik çok kötü. Yolunda olmayan şeyler var. Her ne kadar işler yolunda olmasa da...
Bir gün
Bugün ışıkalr yandı. Işığa alışmam uzun sürdü. Gözlerim karanlığa alışmıştı. Önümde ayna vardı. Gözlerimin altı mosmordu, mavi gözlerim içine çökmüştü. Sarı uzun saçlarım vardı. Yağlanmış ve çok iğrenç gözüküyordu. Tırnaklarımı kemiriyordum. Tırnaklarım çökmüş, derim ortaya çıkmıştı. İğrençtim. Vücudumda türlü türlü morluklar vardı. Bazı yerlerde kanamış yerler kabuk tutmuştu. Bacağımda ve kollarımda kesikler vardı. Eğer tümüyle özetlersek ölmüşte dirilmiş gibi görünen bir kızdım. Eğer burda olmasaydım 20'li yaşlarının tadını çıkaran mutlu bir kadın olabilirdim...
Kendimi bilmiyorum belki bir dakika belki saatlerce izlemiştim.Aklıma etrafa bakmak daha sonra gelmişti. Mağara değildi. Düşündüğüm gibi mağara görünümlü bir odaydı. zemin yosunlu, nemli ve kaygan kayalardan oluşuyordu. Duvarlar da kayadandı. Ama elbette ki bunları biri özellikle yerleştirmişti. Bana yemek gelen yere baktım. O tarafta minik bir kapı vardı. Sanırım oradan koyuyorlardı.
Daha sonra beyaz önlüklü bir adam geldi. Yüzünü mavi bir bezle örtmüştü. Beni çekti. Beyaz bir hastahane odasına benzeyen yere getirdi. Sedyeye yatırdı. Karşı koyamıyordum. Bana tecavüz etti. Bunları yazarken kendimden iğreniyorum... Yazmayacağım. Daha sonra odama gönderildim. Ve defterin önceki sayfalarına baktım. Yazılar vardı. Burda, benden önce yaşamış bir kadın vardı! Ve.. Ve okuduklarım kadarıyla biliyorum ki o benim annemdi.
Ç.N: Diğer bölümde ise annesinin yazdıkları olacak.
Uzun, dar ve karanlık. Nefes alamıyorum. Burası neresi bilmiyorum. Neden burda olduğumu da bilmiyorum. Ve, en önemlisi kim olduğumu da. Beynim bu cümleleri kurmak istemiyor. Delireceğim. Tırnaklarımı kemiriyorum. Dizlerim yara içinde, en azından öyle sanıyorum. Nemli. Bazen arkamdan çığlık sesleri geliyor; ya da gelmiyor. Sadece hayal ürünü. Soğuk ve nemli. Üşüyorum. Soğuk. Soğuk. Soğuk. Bunları istemsizce yazıyorum. Ama biri bulursa yaşadıklarımı anlayabilir. Bir umut. Bu defteri ellerimle yokladığım bir kayanın altında buldum. Kaya. Mağarada olmalıyım. Ve bir kalem. Hiçbir ışık yok. Yazım için üzgün değilim. Karman çorman belki... Ama bunu yazmalıyım. Tarih.. Yok Sadece bir gün. Zaman kavramı benim için geçerli değil. Nedense her gün bir tabak yemek oluyor. Ben uyuduğumda. Uyumamayı denedim, inan ki boşuna. Yemeği yemezsem ise bir hayvan getiriliyor. Yılan... Yılan olmalı. Isırıyor her yerimi. Ama şimdi uyumam gerek. Bilincim kapanı
Bir Gün
Terli ve pistim. Yazdıkça delirmemi, aklımı kaybetmeyi, bilincimin kapanmasını önlüyordum sanki. Düşünmeliyim. Düşünmeliyim. Düşünmeliyim. Burası bir mağaraysa yemek nereden geliyor? İşkence. Burası yapay bir mağara? Belki. Veya mağara görünümünde işkence odası. İşkence. Bana yapılan şey bu. Çığlıklar kesilmiyor. İşkence odası. Burası bir işkence odası ve yalnız değilim! Yalnız değilim. Yalnızlık. Uyandığımda kesikler vardı üzerimde. Her gün bir kesik daha.
Bir Gün
Ölmeyi dilerdim. Ama ölemiyorum.Bugün çığlıklar kesildi. Sessizlik hakim etrafa. Bugün uyuduğum sırada kolumda iğne buldum. Bilincimi kapatmaya çalışıyorlar. Sessizlik çok kötü. Yolunda olmayan şeyler var. Her ne kadar işler yolunda olmasa da...
Bir gün
Bugün ışıkalr yandı. Işığa alışmam uzun sürdü. Gözlerim karanlığa alışmıştı. Önümde ayna vardı. Gözlerimin altı mosmordu, mavi gözlerim içine çökmüştü. Sarı uzun saçlarım vardı. Yağlanmış ve çok iğrenç gözüküyordu. Tırnaklarımı kemiriyordum. Tırnaklarım çökmüş, derim ortaya çıkmıştı. İğrençtim. Vücudumda türlü türlü morluklar vardı. Bazı yerlerde kanamış yerler kabuk tutmuştu. Bacağımda ve kollarımda kesikler vardı. Eğer tümüyle özetlersek ölmüşte dirilmiş gibi görünen bir kızdım. Eğer burda olmasaydım 20'li yaşlarının tadını çıkaran mutlu bir kadın olabilirdim...
Kendimi bilmiyorum belki bir dakika belki saatlerce izlemiştim.Aklıma etrafa bakmak daha sonra gelmişti. Mağara değildi. Düşündüğüm gibi mağara görünümlü bir odaydı. zemin yosunlu, nemli ve kaygan kayalardan oluşuyordu. Duvarlar da kayadandı. Ama elbette ki bunları biri özellikle yerleştirmişti. Bana yemek gelen yere baktım. O tarafta minik bir kapı vardı. Sanırım oradan koyuyorlardı.
Daha sonra beyaz önlüklü bir adam geldi. Yüzünü mavi bir bezle örtmüştü. Beni çekti. Beyaz bir hastahane odasına benzeyen yere getirdi. Sedyeye yatırdı. Karşı koyamıyordum. Bana tecavüz etti. Bunları yazarken kendimden iğreniyorum... Yazmayacağım. Daha sonra odama gönderildim. Ve defterin önceki sayfalarına baktım. Yazılar vardı. Burda, benden önce yaşamış bir kadın vardı! Ve.. Ve okuduklarım kadarıyla biliyorum ki o benim annemdi.
Ç.N: Diğer bölümde ise annesinin yazdıkları olacak.
A Little Gift ~ creepy pasta hikayeleri
Ayinin ayrıntılarını anlatmaya başlamadan önce,işe yarayabilmesi için özel bir ruh halinde olmanız gerektiğini açıklamalıyım.Eminim pek çoğunuz neden bahsettiğimi anlamış olsa bile psikolojiyi en iyi biçimde açıklayabilecek kişi değilim.Bu bir çeşit sarsıntı,sabit boşlukta hissetme.Ölme arzusunun olmamasına rağmen,hayatın fazla uzun gelmesi ve ‘başka bir seçeneği ‘denemek istemenin hissi.Eğer ayini yapma girişiminde bulunacaksan böyle hissetmen çok önemli.
Çünkü ‘başka bir seçenek’ tam olarak sana vereceğimiz şey.
Detayları aşağıdaki gibidir.Bunu olabildiğince basitleştirdim,ve çağdaşlarımın çoğunlukla eklediği şifreli saçmalıkları çıkardım,ama bunun zorluğunu takdir etmelisin.Biz sizin gibi sabitliklerle yaşamıyoruz.Biz, semboller ve bunların anlamlarıyla yaşıyoruz.Ekmek bizi beslemiyor,ama ekmeğin fikri gerçekten de güzel bir yemek olabiliyor.Yine de,bu kadar konuşma yeter.Bunu duymak istesen de,açıklayamam.
Bunun için özür dilerim,ama Birleşik Krallık’ın bir sakini değilseniz biraz yolculuk yapmanız gerekecek.Yeni dünya, eskileri kadar ilgimizi çekmiyor,ve bu eski bir hastane ya da yarım yamalak bir ev bulmak kadar kolay olmayacak.Suffolk’a yolculuk edeceksin,ve Southwold,Aldeburgh,Dunwich ve Walbersick yollarının kesişiminde ‘’Kraliçe’nin Başı’’ adlı bir birahane bulacaksın.Bunlar tarihte sıkça adı geçen yerler,gerçi tarih kitaplarında görmemişsindir.Bir şekilde buraya geldiğinde,mekanı akşam 11’le 1 arasında ziyaret et,ve içeri girmeden önce barı iyice gözlemle.Kesişimleri bulmak kolay,dört farklı bölgede bulunan dört farklı köy,gerçi yeni yapılan yollar bunu pek yansıtamayabilir.Yanına bir pusula al.Her köye doğru 10 adım at,sonra da ilk konumuna doğru 10 adım,ardından ‘’Bu yolları pek çok defa gördüm.’’diye ilan et.
Söyledikten sonra bara gir,tıpkı benim zamanımdaki gibi görünebilir,ki bu seni biraz şoka uğratabilir.Endişelenme.O noktada geri dönüp ayrılabilirsin,istersen tabi. Hayatına geri dön ve bilgisayar başından güvenli bir şekilde bu hikayeleri oku.Ancak bu davranış biçimine devam etmekte kararlıysan bara yaklaş ve de: ‘’bir bardak Malefik.’’Barmen sana bir bardak kırmızı şarap verecek,ve ücret almayacak.Şimdi iç onu,artık olmak istediğin yerin yolunun yarısını tamamladın,iyi.
Bittiğinde,yeteri kadar kaldığını ve ayrılman gerektiğini söylecek.Dediğini yap,onun benim yakın bir dostum olmasının yanı sıra yaşlı bir kargayla evlenmiş kindar ve kavga için bahane arayan biri olduğu için de dediğini yap.Ayrıldığında kocaman kara bir at göreceksin.Bin ona,artık o senin.Benden sana ufak bir hediye,şu ana kadarki görevleri tamamladığın için sana olan minnettarlığımın göstergesi.Umarım şarap seni biraz ısıtmıştır,ne de olsa uzun bir yolun var.
Hangi yöne gideceğin önemli değil,hiçbir zaman önemli olmamıştı.Yollar şimdi eski olmalı,inanılmayacak kadar hem de.Ve yoğun bir sis izleri kapatacak.İlerle ve yoldan çıkma.O,sislerden seni durdurmak için bir bekçi gönderebilir,yine de devam et.Hatta yavaşlaman için yalvaran, sevdiğin birini dahi.Bu bir hile.Onun durdurmak istediği aslında benim.
Sis geçecek,ve yolun bittiğini göreceksin.Sonsuz derinlikte bir geçitle karşılaşacaksın,içine bakma.Yaygın inanışın aksine,geri bakmayacak,sadece seni görevinden alıkoyabilir.Ve ikimiz de bunun olmasını istemeyiz,değil mi?Devam etmek için tek bir şey daha yapman gerekecek.Atı uçurumdan aşağı sür,ve geçitten aşağı düş.Bunun kolay olmayacağını söylemiştim.Endişelenme,bu canlandırıcı bir düşüş,çoğunlukla.Testinin önümüzdeki birkaç dakikası hakkında konuşmayacağım.Bu uygunsuz olur.
Pek çoğu buraya kadar gelemiyor.Bir anda uğrunda yaşayacakları çok fazla şey olduğuna karar veriyorlar.Ne şaka ama.Sanki korkaklık ve sefalet birer şeref madalyası.Ancak,bunun için yeterli cesarete sahipsen önünde son bir görev var.En zoru.Sana görünecek.Onu daha önce gördüm,bahsetmek istediğimden daha çok hem de,ve biliyorum sonraki kısım kolay olmayacak.Onu reddetmelisin.Sana sevdiklerini gösterecek,çoktan ölmüş olanları,sana onlarla beraber olma şansını sunacak.Onu reddetmelisin.Sana mutluluk ve acılardan arınmayı sunacak.Onu reddetmelisin.Sonunda,sana dostluğunu ve saygısını sunacak.REDDET ONU.ONUN SÖZLERİ YANLIŞ,VE ONDAN YARDIM GÖRMEYECEKSİN.
Sonunda,ayrılacak.İyi.Ve yalnız kalacağız.Hediyene gelecek olursak? Tüm çabalarının ödülü?Benim gibi bir varlık için sorun değil.Sana alnından dokunacağım,bir kere.Ve gördüğün en rahat yatakta uyanacaksın.Bu noktadan itibaren dayanılmaz bir etkinin tesiri altında olacaksın,hiçbir hastalık sana rahatsızlık vermeyecek.Hiçbir yara sana zarar vermeyecek,Ve hiçbir yargı seni idare edemeyecek.Evlatlarımdan biri olacaksın,ve anlaştığım diğerlerini alınlarındaki kara lekeden tanıyacaksın.
Tek bir bit yeniği mi?Yok,ben onun gibi değilim,ben cezalandırmalarla uğraşmam.Ben çocuklarımı ödüllendiririm.
Wednesday, June 10, 2015
Eyeless jack'in Hikayesi
Creepypasta hikayeleri türkçe
Eyeless Jack
#3
Selam,benim adım Mitch.Size yaşadığım bir şeyi anlatmak için burdayım.Bunun paranormal ya da insanların olağanüstü şeyleri tanımlamak için kullandığı saçma şeylerden olup olmadığını bilmiyorum,ama o şey beni ziyaret ettiğinden beri,o paranormal saçmalığına inanıyorum.
Erkek kardeşim Edwin'in evine taşındıktan bir hafta sonra,evim başkaları tarafından alındığından,eşyalarımı kutulardan çıkardım.Birbirimizi 10 yıldır görmediğimizden Edwin onun evine taşındığım için mutluydu,ben de heyecanlanmıştım.Taşındıktan hemen sonra uyuya kaldım.Geçen 1 haftada,sabah saat 1'e karşı dışarıdan gelen hışırtılar duydum.Rakun falan olduğunu düşündüğümden umursamadım ve uyumaya çalıştım.Ertesi sabah Edwin'e bundan bahsettim,o da duymuştu.
1 hafta sonra pencerenin açıldığını ve bir gümbürtü sesi duyar gibi oldum,sanki bir şey odama girmiş gibi.Aniden doğruldum ve odama bakındım,ama hiçbir şey görmedim.Sonraki sabah Edwin beni gördüğünde elindeki kahve bardağını düşürdü.Yakında bulunan bir aynayı bana doğru tuttu ve kendimi gördüm,sol yanağımda büyük bir kesik vardı.
Acil bir şekilde hastaneye gittikten sonra,doktor uyurgezer olabileceğimi söyledi,ama ondan sonra bana kanımı donduran bir şey gösterdi.Tişörtümü kaldırdı ve böbreklerimin olduğu yerdeki dikilmiş kesikleri gösterdi.Gözlerimi iyice açarak onun gözlerine baktım. "Dün gece bir şekilde sol böbreğini kaybetmişsin.Nasıl olduğunu bilmiyoruz.Üzgünüm,Mitch." dedi.
Sonraki gece benim kırılma noktamdı.Gece yarısına yakın uyandığımda,korkunç bir şey gördüm.Siyah kapüşonlu,ağız ve burun delikleri olmayan mavi maskeli bir yaratıkla yüz yüzeydim.Beni en çok korkutan şey ise gözlerinin olmamasıydı.Sadece siyah,boş delikler.Ve bu deliklerden akan siyah bir madde vardı.Yanımdaki rafta duran kamerayı aldım ve hemen bir resim çektim.Çektiğim resimden sonra,yaratık bana saldırdı ve akciğerlerime ulaşmak için göğsümü pençelemeye çalıştı.Yüzünü tekmeleyerek onu durdurdum.Odamdan çıkarken cüzdanımı aldım.Paraya ihtiyacım olacaktı.Kardeşimin evinden çıkarak geceye adım attım.Sonunda kendimi yine Edwin'in evinin yanındaki ağaçlıkta buldum ve bir taşa takıldım.
Düştüğümde bilincimi kaybettim ve hastanede uyandım.Doktor odama girdi.Daha önce beni muayene eden doktorla aynı kişiydi. "Sana iyi ve kötü haberlerim var Mitch." diye başladı "İyi haber sadece küçük sıyrıkların var ve ailen seni almak için geliyor." Rahatlamış bir şekilde nefes verdim "Kötü haber ise erkek kardeşin bir...şey tarafından öldürüldü.Üzgünüm."
Ailem eşyalarımı almam için beni Edwin'in evine geri götürdü.Odama girerken korkuyordum,ancak sakinleştim.Kameramı aldım ve bir anda donup kaldım.Odama gelen koridorda Edwin'in cesedini gördüm,ve yanında duran küçük bir şeyi. O küçük şeyi aldım ve arabaya bindim,Edwin'in cesedinden bahsetmedim.Yerden aldığım küçük şeye baktım ve neredeyse kusuyordum.Elimde yarısı yenmiş böbreğimi tutuyordum ve üzerinde siyah bir madde vardı...
Eyeless Jack
#3
Selam,benim adım Mitch.Size yaşadığım bir şeyi anlatmak için burdayım.Bunun paranormal ya da insanların olağanüstü şeyleri tanımlamak için kullandığı saçma şeylerden olup olmadığını bilmiyorum,ama o şey beni ziyaret ettiğinden beri,o paranormal saçmalığına inanıyorum.
Erkek kardeşim Edwin'in evine taşındıktan bir hafta sonra,evim başkaları tarafından alındığından,eşyalarımı kutulardan çıkardım.Birbirimizi 10 yıldır görmediğimizden Edwin onun evine taşındığım için mutluydu,ben de heyecanlanmıştım.Taşındıktan hemen sonra uyuya kaldım.Geçen 1 haftada,sabah saat 1'e karşı dışarıdan gelen hışırtılar duydum.Rakun falan olduğunu düşündüğümden umursamadım ve uyumaya çalıştım.Ertesi sabah Edwin'e bundan bahsettim,o da duymuştu.
1 hafta sonra pencerenin açıldığını ve bir gümbürtü sesi duyar gibi oldum,sanki bir şey odama girmiş gibi.Aniden doğruldum ve odama bakındım,ama hiçbir şey görmedim.Sonraki sabah Edwin beni gördüğünde elindeki kahve bardağını düşürdü.Yakında bulunan bir aynayı bana doğru tuttu ve kendimi gördüm,sol yanağımda büyük bir kesik vardı.
Acil bir şekilde hastaneye gittikten sonra,doktor uyurgezer olabileceğimi söyledi,ama ondan sonra bana kanımı donduran bir şey gösterdi.Tişörtümü kaldırdı ve böbreklerimin olduğu yerdeki dikilmiş kesikleri gösterdi.Gözlerimi iyice açarak onun gözlerine baktım. "Dün gece bir şekilde sol böbreğini kaybetmişsin.Nasıl olduğunu bilmiyoruz.Üzgünüm,Mitch." dedi.
Sonraki gece benim kırılma noktamdı.Gece yarısına yakın uyandığımda,korkunç bir şey gördüm.Siyah kapüşonlu,ağız ve burun delikleri olmayan mavi maskeli bir yaratıkla yüz yüzeydim.Beni en çok korkutan şey ise gözlerinin olmamasıydı.Sadece siyah,boş delikler.Ve bu deliklerden akan siyah bir madde vardı.Yanımdaki rafta duran kamerayı aldım ve hemen bir resim çektim.Çektiğim resimden sonra,yaratık bana saldırdı ve akciğerlerime ulaşmak için göğsümü pençelemeye çalıştı.Yüzünü tekmeleyerek onu durdurdum.Odamdan çıkarken cüzdanımı aldım.Paraya ihtiyacım olacaktı.Kardeşimin evinden çıkarak geceye adım attım.Sonunda kendimi yine Edwin'in evinin yanındaki ağaçlıkta buldum ve bir taşa takıldım.
Düştüğümde bilincimi kaybettim ve hastanede uyandım.Doktor odama girdi.Daha önce beni muayene eden doktorla aynı kişiydi. "Sana iyi ve kötü haberlerim var Mitch." diye başladı "İyi haber sadece küçük sıyrıkların var ve ailen seni almak için geliyor." Rahatlamış bir şekilde nefes verdim "Kötü haber ise erkek kardeşin bir...şey tarafından öldürüldü.Üzgünüm."
Ailem eşyalarımı almam için beni Edwin'in evine geri götürdü.Odama girerken korkuyordum,ancak sakinleştim.Kameramı aldım ve bir anda donup kaldım.Odama gelen koridorda Edwin'in cesedini gördüm,ve yanında duran küçük bir şeyi. O küçük şeyi aldım ve arabaya bindim,Edwin'in cesedinden bahsetmedim.Yerden aldığım küçük şeye baktım ve neredeyse kusuyordum.Elimde yarısı yenmiş böbreğimi tutuyordum ve üzerinde siyah bir madde vardı...
creepypasta türkçe çeviri , eyeless jack |
Monday, June 8, 2015
Ticci Toby HİKAYEsi
CREEPYPASTA TÜRKÇE ÇEVİRİLİ HİKAYELER #2
TİCCİ TOBY
Eve giden yol uzadıkça uzuyordu. Aracın önünden sonsuza kadar uzuyordu.
Uzun ağaçlardan yansıyan ışık pencerede rastgele desenler bırakıp oynaşıyordu, arada bir mide bulandırıcı bir şekilde gözlerinde parlıyordu.
Çevresi yolun etrafında orman oluşturan koyu yeşil ağaçlarla doluydu. Tek ses yolun aşağısına doğru inen arabanın motoruydu. Ses sakindi ve huzurlu bir his veriyordu
Gezinti hoş bir şey gibi dursa da, iki yolcu için de gezintiyi "Hoş" yapacak her şey eksikti.
Direksiyonun ardındaki orta yaşlı kadının cilt rengine uyan kısa,kahverengi,temiz saçları vardı. Yeşil V yaka bir tişört ve mavi kot pantolon giyiyordu. Pırlanta işlemeli küpeleri kesilmiş saçlarının arkasından görünüyordu. Üstüyle uyumlu koyu yeşil gözleri vardı ve ışık onları daha da ön plana çıkarıyordu. Görünüşünde belirli bir ayrıntı yoktu. Televizyonda görebileceğiniz herhangi bir 'normal anne' gibi görünüyordu, ama bir şey onu diğer annelerden ayırıyordu ve bu şey gözlerinin altındaki koyu renkli torbalardı.
Hep gülümseyen birine benzese de yüz ifadesi karanlık ve hüzünlüydü.
Arada bir burnunu çekiyordu.Bazen de dikiz aynasından arka koltukta kollarını göğsüne sıkıca sarıp kambur bir şekilde oturan, başını soğuk cama yaslamış oğluna bakıyordu.
Çocuk normal bir görünüşten yoksundu, onda bir sorun olduğunu herkes açıkça görebilirdi. Karışık kahverengi saçları her yöne doğru dağılmıştı, ve onun solgun, neredeyse gri cildi parlayan ışıkla açığa çıkıyordu. Annesinin gözlerinin aksine onunkiler koyu renkteydi. Beyaz bir tişört ve ona hastaneden verilen bol pantolondan giyiyordu. Önceden giydiği kıyafetler parçalanmış ve kan içindeydi, artık 'giyilebilir' değillerdi. Yüzünün sağ tarafı yarılmış kaşıyla beraber bir kaç kesikle doluydu. Kırık cama çarptığında yaralanan sağ kolu omzuna kadar bandajla sarılmıştı.
Yaraları hiçbir şey hissetmese de acı verici görünüyordu. Asla bir şey hissedemezdi. Bu sadece kendisi olmasının getirdiği bir şeydi. Büyürken yüzleşmek zorunda kaldığı zorluklar, acıya karşı hissiz bırakan nadir bir hastalıkla beraber artıyordu. Daha önce canının yandığını hissetmemişti. Kolunu kaybedip hiçbir şey hissetmeyebilirdi. Ve karşı karşıya kaldığı başka bir bozukluk da ilkokulda ona kısa sürede bir sürü lakap takılmasına ve derslerini evde almasına neden olan, kontrolsüzce tikleyip seğirmesine neden olan Tourette Sendromu'ydu. Elinde olmadan boynunu çatırdatıyordu ve bazen seğiriyordu. Çocuklar onunla dalga geçiyor ve abartılmış seğirme hareketleri yapıp gülerek ona Ticci-Toby diyorlardı. Her şey kötüleşmeye başladığında evde eğitime geçmişti. Bütün çocukların onunla dalga geçtiği veya rahatsız ettiği ortak bir öğrenme alanında olmak onun için çok zordu.
Toby ifadesiz bir şekilde pencereden bakıyordu, yüzünde tasvir edilebilecek herhangi bir ifade yoktu ve birkaç dakikada bir omzu, kolu,veya bacağı seğiriyordu. Arabanın lastiklerinin vurduğu her bir çıkıntı midesini alt üst ediyordu.
Çocuğun ismi Toby Rogers'dı. Ve Toby'nin hatırlayabildiği son şey, arabanın çarpma anıydı.
Bu düşündüğü tek şeydi. Bayılmadan önce hatırladığı her şeyi tekrar tekrar başa sarıp duruyordu. Ablasının şansı yokken, Toby şanslı olan kişiydi. Kardeşi aklına gelince, gözlerinin yaşarmasına engel olamadı. Arabanın ön tarafı ezilirken ablasının çığlığı yarıda kesilmişti. Toby gözlerini açmadan önce her yer karanlıktı, gözlerini açtığında ablasının bedenini görmüştü. Alnı cam parçaları ile delinmiş, kalça ve bacakları direksiyonun şiddeti altında ezilmiş, karnı sonradan açılan hava yastığı ile içeri çökmüştü.
Bu,çok sevdiği ablasını son görüşüydü.
Eve giden yol sonsuzluğa uzamaya devam ediyordu. Sebebi annesinin kaza yerini görmekten kaçınmak istemesiydi.
Etraf tanıdık bir yer haline gelmeye başladığında, ikisi de arabadan inip evlerine adım atmaya hazırdı.
Bulundukları yer yan yana antika evlerin dizildiği eski bir mahalleydi. Araba beyaz pencere kenarlıkları olan küçük, mavi bir evin önüne yanaştı.
İkisi de evin önüne park edilmiş eski aracı ve araç yolunda duran tanıdık kişiyi fark etmişlerdi. Toby babasını gördüğünde içinde otomatik olarak yükselen öfke ve hüsranı hissetti. Yanlarında olmayan babasını.Annesi motoru kapayıp kocasıyla yüzleşmeye hazırlanmadan önce aracı araba yoluna sokup adamın yanına park etti. Toby araba kapısını açmak için uzanan annesine sessizce "O neden burda?" dedi. Annesi titrek sesini gizlemeye çalışarak monoton bir ses tonuyla "O senin baban Toby, burda, çünkü seni görmek istiyor." dedi. Toby gözlerini kısıp pencereden dışarı baktı "Yine de Lyra'yı ölmeden önce görmek için hastaneye kadar gelemedi."
"Çünkü o gece sarhoştu balım, süremezdi."
"Tabi, ne zaman değil ki."
Annesinden önce kapıyı açtı ve araba yoluna doğru sendeledi. Sert bir ifade ile bakışlarını ayaklarına indirmeden önce babasının bakışları ile karşılaştı.
Annesi arabadan çıktı ve arabanın etrafında yürümeden kocasının gözlerine baktı.
Babası karısından kucaklama bekleyerek kollarını açtı. ama annesi yürüyerek yanından geçti ve Toby'yi eve sokmak için ellerini onun omzuna koydu.
Kocası kulak tırmalayıcı bir ses ile "Connie" diye başladı "Eve hoşgeldin sarılması yok ha?"
Kocasının saçma sözlerini duymamazlıktan geldi ve kolunun altında oğluyla beraber yanından geçip gitti. Babası onları takip etti "Hey, o 16 yaşında ve kendi yürüyebilir."
Connie kapıyı açıp içeri girmeden önce ona düşmanca baktı "O 17 yaşında."
"Toby, neden odana gidip biraz dinlenmiyorsun? Yemek hazır olunca ben seni çağırırım-"
Toby sarkastik bir şekilde "Hayır,ben 16 yaşındayım ve kendim yürüyebilirim" diyerek babasına baktı. Ardından merdivenlerden çıkıp odasına girdi ve kapıyı sertçe çarptı.
Küçük odasında fazla bir şey yoktu. Sadece küçük bir yatak, bir dolap, pencere ve eskiden aile oldukları zamana ait aile fotoğrafları. Babası alkoliğin tekine dönüp ailenin geri kalanına şiddette bulunmadan öncesine.
Toby babasının annesiyle tartıştığı zamanı hatırladı, saçını tutup onu zemine doğru eğmişti. Ve Lyra onları ayırmaya çalıştığında, onu itmişti ve kafası tezgahın kenarına çarpmıştı. Toby annesi ve ablasına yaptıkları yüzünden onu asla affedemezdi. Asla.
Toby babası onu ne kadar döverse dövsün umursamazdı, ne de olsa hissedemiyordu, umursadığı tek şey önem verdiği iki insana bilerek zarar vermesiydi.
Ve hastanede beklerken, kardeşi son nefesini verirken, aceleyle oraya gelmeyen tek kişi babasıydı.
Toby pencerenin önünde durdu ve sokağa baktı. Göz ucuyla bir şeyler gördüğüne yemin edebilirdi, ama bunun aldığı ilaç yüzünden olduğunu düşündü.
Yemek zamanı geldiğinde annesi onu çağırdı, Toby merdivenlerden aşağı indi ve tereddüt ederek babasının karşısına,annesi ve boş sandalyenin ortasındaki yere oturdu.
Anne ve babası yemeklerini yerken sessizlik vardı, ama Toby yemeyi reddetti. Bunun yerine ifadesiz bir şekilde babasını izledi.
Annesi babasına attığı bakışı yakaladı ve onu dirseği ile dürttü.Göz ucuyla ona baktı ve sonra dokunulmamış yemeğine döndü.
Toby yatağına yattı, örtüyü kafasına kadar çekti ve pencereye baktı. Yorulmuştu ama uyuyabilmesine imkan yoktu. Uyuyamazdı, düşünecek çok şey vardı. Annesinin sözlerini dinleyip babasını affetmek ya da kin tutup affetmemek konusunda ikileme düşmüştü.
Kapının gıcırdayarak açıldığını duydu ve annesi içeri girip yatağına oturdu. Ona ulaştı ve Toby'nin ona dönük olan sırtını ovaladı.
Usulca konuştu "Biliyorum zor bir durum Toby, inan bana, anlıyorum. Ama sana söz veriyorum her şey düzelecek."
Toby masum,titrek sesi ile "Ne zaman gidecek?" diye sordu. Connie bakışlarını ayağına indirdi "Bilmiyorum balım, sadece bir süreliğine kalıyor." diye cevap verdi.
Toby cevap vermedi. Yaralı kolunu göğsüne yakın tutarak duvara bakmaya devam etti.
Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra,annesi derin bir nefes aldı, eğilip yanağını öptü ve odadan çıkmak için kapıya yürüdü. Kapıyı kaparken "İyi geceler." dedi.
Saatler yavaşça geçiyordu, ve Toby dönüp durmayı bırakamamıştı. Hayal gücünün çalışmasına izin verdiği her an tekerlerin gıcırdamasını, ablasının çığlığını duyuyor ve kontrolsüz bir şekilde sarsılıyordu. Sırt üstü yatarak üstündeki örtüleri attı, yastığını yüzüne çekti ve ağladı. Dışarı verdiği her nefeste göğsünün inip kalktığını hissediyordu. Kendi acınası sızlanmalarını duyuyordu. Yastığı yüzüne bastırmasaydı çığlık atıyor olurdu. Bir kaç saniye sonra yastığı yüzünden attı ve kalktı, eğilip sert bir şekilde nefes alırken kafasını tuttu, gözyaşları yüzünden aşağı akıyordu. İçinde tutmaya çalıştı,ama titreyerek otururken sızlanmayı kesemedi.
Havayı iyice içine çekti, ardından sakinleşmek için derin nefesler alırken pencereye gidip dışarı baktı. Gözlerini ovuşturdu ve sokağın karşısındaki çam ağacı grubuna baktı. Bir anda durdu, ve gözleri sokak lambasının altında duran bir şeye odaklandı. Kulaklarında bir çınlama duydu ve uzağa bakamadı. Bu figür sokak lambasından 60 cm kadar kısaydı, kolları iki yanından sarkıyordu ve olmayan gözleri ile ona bakıyordu. Hiçbir özelliği yoktu. Gözler, ağız, burun yoktu. Yine de Toby'nin hipnotize olmuş bakışlarını kendinde tutuyor, onun içine işliyordu. Kulaklarındaki çınlama sesi her saniye artıyordu ve sonra her şey karadı.
Ertesi sabah Toby yatağında uyandı. Değişik hissetti. Hiç de yorgun değildi, ve bilinci tamamen yerine geldiğinde, uyanık bir şekilde yatmış gibi geldi. Kafasından hiçbir düşünce geçmiyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve duvara doğru sendeledi, doğrulduğunda başının döndüğünü hissetti. Kapıya ilerledi ve aşağı indi. Anne ve babası masada oturuyorlardı, babası tezgahın üstünde duran televizyona bakıyordu, annesi de elindeki gazeteyi okuyordu. Toby'nin arkasından geldiğini hissedince bakışlarını hemen ona çevirdi.
Annesi tereddüt ederek gülümsedi "Günaydın uykulu kafa, uzun süredir uyuyorsun."
Toby yavaşça saate baktı, 12:30'u gösteriyordu.
"Sana kahvaltı hazırladım ama soğudu, seni uyandıracaktım, ama uykuya ihtiyacın olduğunu düşündüm." Oğlu ona cevap vermeyince neşeli ifadesi endişeye dönüştü "Sen iyi misin?"
Toby tökezleyerek babasının yanına oturdu. Bir boşluk hissediyordu, hareketlerini kontrol edemiyordu. Yaptığı her şeyi görüyordu, ama yaptığı şeyler beyninde kalmıyordu. Babasının koluna uzandı, ama eline bir tokat yemişti. Babası aniden ona döndü ve sandalyesini ayağıyla itti "Bana dokunma çocuk!" diye bağırdı.
Annesi ayağa kalktı "Tamam sakin ol! Bu ihtiyacımız olan son şey!"
Günler geçti, ve her şey olduğu gibi kalmaya devam etti. Connie zamanının çoğunu evi temizleyerek ,ve onun kaba eşi de emir vererek geçirdi. Kazadan öncesiyle aynıydı.
Toby odasından hiç çıkmadı. Yatağında oturup, titriyordu. Zihni merak ediyordu, ama düşünceleri hatırlayamayacağı kadar hızlı bir şekilde değişiyordu. Kafese konulmuş bir hayvan gibi küçük odasında dönüp duruyor, pencereden bakıyordu. Sağlıksız kısır döngü devam ediyordu.
Connie hala kocası tarafından itilip kakılıyordu, fazla pasifti, Toby hala odasındaydı.
İkinci kez düşünemeden önce, ellerini kemirmeye başlıyordu, derisini yoluyordu. Kanayıncaya kadar onları çiğniyordu. Yine aynı hareketleri yaparken annesi odaya girdiğinde, korkmuş bir şekilde tepki verdi. Onu hızlıca aşağı indirdi ve ilk yardım malzemelerini bulup ellerini sardı. Onun yanından ayrılmayacağını söyledi.
Kendini o kadar izole etmişti ki artık başkalarının yanında olmaktan nefret ediyordu. Hafızasında da aksaklıklar oluşmaya başlamıştı. Dakikaların, saatlerin, günlerin ve haftaların anılarını unutmaya başlıyordu. Konuşulan konuyla alakasız,mantıksız şeyler söylüyordu. Bulaşıkları yıkarken lavaboda köpek balıkları görüyordu, yastığından cırcır böceklerinin seslerini duyuyordu, odasının penceresinden hayaletler görüyordu. Bütün bu mantıksız şeyler onu bir danışmanın odasına götürmüştü. Annesi ruhsal sağlığı açısından endişeliydi, ve hissettikleri ile ilgili bir profesyonelle konuşmasının iyi olacağını düşünüyordu.
Connie Toby'nin elini tutarak onu binaya soktu. Bir masanın önüne getirdi ve diğer taraftaki bir kadınla konuşmaya başladı.
Kadın "Bayan Rogers?" diye sordu.
Connie başını salladı "Evet benim.Buraya doktor Oliver'ı görmek için Toby Rogers ile birlikte geldik."
"Evet, burdan buyurun."
Kadın ayağa kalktı ve uzun bir koridorda onlara rehberlik etti. Toby kadının topuklu ayakkabılarının sert,tahta zeminde çıkardığı sesi dinleyerek duvardaki çerçevelenmiş resimlere baktı. Kadın, içinde bir masa ve 2 sandalye bulunan bir odanın kapısını açtı. "Bir kaç dakika burda otursun, doktoru getirmeye gideceğim." Gülümsedi ve kapıyı açık tuttu.
Toby içeri girdi ve oturdu. Kapı arkalarından yavaşça kapanırken kadına ve annesine baktı. Etrafını inceledi ve sıkıca bandajlanmış elini kaldırıp ısırarak açmaya çalıştı. Ama işi, kapı açılıp içeri siyah-beyaz noktalı elbisesi olan, sarı saçlı bir kadın girince bölünmüştü. Elinde tutturmalı dosya ve kalem vardı. Gülümseyerek "Toby?" diye sordu.
Toby ona bakıp başını salladı.
"Tanıştığımıza memnun oldum Toby, ben Doktor Oliver." elini ona doğru uzattı ama bandajları fark edince tereddüt ederek geri çekti. "Ah," boğazını temizleyip masanın karşısındaki sandalyeye oturmadan önce gülümsedi.
"Şimdi sana bir kaç soru soracağım, mümkün olduğunca dürüst bir şekilde cevapla, tamam mı?"
Toby başını yavaşça salladı ve bandajlanmış ellerini kucağında tuttu.
"Kaç yaşındasın Toby?"
Sessizce cevapladı "17"
Kadın bunu dosyaya tutturduğu kağıda yazdı.
"Tam adın nedir?"
"Toby Erin Rogers"
"Doğum günün ne zaman?"
"Nisan'ın 28'i"
"En yakın akrabaların?"
"Annem,babam ve..." durakladı, "a-ablam."
"Ablana ne olduğunu duydum canım...gerçekten üzgünüm." Yüz ifadesi üzüntülü, acır bir ifadeye döndü.
Tobby başını salladı.
"Kaza hakkında bir şeyler hatırlıyor musun Toby?" Toby bakışlarını ondan kaçırdı. Zihni bir süreliğine boşlukta kaldı. Kucağına baktı, ve hafif bir çınlama sesi duydu. Gözleri iyice açıldı ve donakaldı.
Danışman "Toby?" dedi.
"Toby dinliyor musun?"
Toby omzuna kadar inen bir ürperti hissetti ve tekrar dondu, yavaşça kapıdaki küçük pencereye baktı, onu gördü. Karanlık, yüzsüz figür, ona bakıyordu. Ona bakakaldı, çınlama sesi danışmanın bağırması araya girinceye kadar arttı.
"Toby!" diye bağırdı.
Toby sıçradı ve sandalyenin kenarından düşüp köşeye doğru gitti.
Doktor Oliver ayağa kalktı, dosyasını göğsünde tutuyordu. Gözlerinde şaşkın bir ifade vardı.
Toby onun gözlerine baktı, seğirtirken nefesi kesiliyordu.
O gece Toby yatağında yatıyordu. Tavana odaklanmış bakışları dalgındı. Koridordan gelen ayak seslerini duyduğunda uyuyakalmak üzereydi. doğrulup kapıya baktı, kapı sonuna kadar açıktı. Işık yoktu, her yer penceresinden gelen mavimsi ay ışığı ile aydınlanmıştı. Ayağa kalktı ve yavaşça kapıya yürüdü, ardından sonuna kadar açık olan kapı aniden yüzüne kapandı. Yutkundu ve geriye düştü. Yere çarptığında kesilen nefesi yüzünden derin nefesler alıyordu, gözleri iyice açılmıştı.
Tekrar ayağa kalkmadan önce bir kaç saniye bekledi. Bandajlı eliyle kapı kolunu tuttu ve açtı. Karanlık koridora baktı ve parmak uçlarında yürüyerek odadan dışarı çıktı. Aşağı inerken koridorun sonundaki pencereden gelen ay ışığı karanlığı aydınlatıyordu. Etrafındaki ayak seslerini duyabiliyordu, küçük ayaklardan gelen sessiz adımlara hafif bir kıkırdama sesi eşlik ediyordu. Küçük bir çocuğun kıkırdayarak koşmasına benziyordu. Koridor hatırladığından daha uzundu. Sonsuz görünüyordu... Hastaneden eve gelen yol gibi. Önündeki kapının gıcırdadığını duydu.
Titrek bir ses ile seslendi "Anne?"
Aniden arkasından bir kapı çarptı ve yerinde sıçrayarak arkasına döndü. Arkasından gelen ürkütücü bir inilti duydu,kulağına gaklama sesi gibi gelmişti. Dönebildiği kadar hızlı bir şekilde döndü ve ölü olan ablasıyla yüz yüze geldi. Gözleri beyaz, cildi solgundu. Çenesinden deri parçası ve kaslar sarkıyordu, alnından fırlayan cam parçaları vardı, sarı saçları her zamanki gibi at kuyruğuydu, kanla kaplanmış gri tişörtünü ve şortunu giyiyordu. Bacakları olmaması gereken bir şekilde bükülmüştü. Boğuk bir ses çıkarak Toby'nin yüzünden sadece bir kaç santim ötede duruyordu.
Toby bağırdı ve geriye düştü. "AHH!" geriye doğru emeklemeye başladı, ablasıyla kurduğu göz temasını bırakamıyordu. Boş, ölü gözler. Sırtı bir yere değinceye kadar geri gitti.
Bir saniyeliğine durdu. Kendi nefesi ve ağlaması dışında hiçbir ses yoktu. Yavaşça yukarı baktı ve arkasında duran yüzü olmayan uzun adamla karşılaştı. Onun ardında da yaşları 3 ile 10 arasında değişen ve gözlerinden siyah sıvılar akan çocuklar vardı.
Toby çığlık attı ve kalkabildiği kadar hızlı bir şekilde kalktı ancak ayak bileğine dolanan koyu-siyah dokunaçlara takılmıştı. Karın üstü düştü ve ciğerlerindeki bütün hava boşaldı. Çığlık atmaya çalıştı ama sesini çıkaramadı. Her şey kararmadan önce hırıltılı bir şekilde nefes aldı.
Toby bir sıçrama ile uyandı. Çığlık atarak doğruldu, nefessiz kalmıştı. Bandajlı elini göğsüne koydu. Sadece bir rüyaydı...sadece rüya. Yatağına yattı ve yan döndü. Derin derin nefes alırken üstünden ağır bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Ayağa kalktı ve pencereye yürüdü. Hiçbir şey görmedi. Orda hiç kimse şey yoktu. Ne hayalet,ne de bir figür. Hiçbir şey.
Kapıdan babasının öksürme sesini duydu.Kapısı kapalıydı.
Oraya doğru yürüdü ve açtı. Bir kez daha koridora baktı. Aşağı indi ve mutfağa girdi, babasını oturma odasında sigara içerken gördü.
Toby bir kaç saniye bekledi ve göğsünde yanan bir şey hissetti.
Derin,kaynayan bir öfke onu esir aldı. Zihnindeki hayali sesleri duydu.
"Yap şunu,yap şunu,yap şunu," diye bağırdılar. Arkasını döndü ve kollarını tuttu. Hastaneden eve geldiğinden beri geçen haftaların aksine bu kez kendini kontrol edebildiğini hissetti. Sesler araya girmeden önce düşüncelerinin kafasında kaldığını fark etti. "Öldür onu, o yanında değildi, yanında değildi,öldür onu,öldür onu," sesler devam etti. Toby titredi. Hayır. Hayır öyle bir şey yapmayacaktı. Ne, deliriyor muydu? Hayır. Kimseyi öldürmeyecekti. Yapamazdı. Babasından nefret ediyordu, ama öldürecek kadar değil.
Bu kadardı. Zihni tekrar boşluğa düşmeden önceki son düşünceleri bunlardı. Kafasındaki seslerin etkisi çok fazlaydı. Sessizce babasının arkasından yürüdü. Tezgahta duran bıçaklığa ulaştı ve en büyük bıçağı eline aldı. Sıkıca kavradı. Göğsünde yükselen bir duygu hissetti. Kıs kıs güldü "Heh... heheh… hehehehehe! HAHAHAHA!" o kadar çok güldü ki nefes alamaz hale geldi. Babası hayvansı bir güç onu yere itmeden önce arkasını dönmüştü. "Ne!" Elinde mutfak bıçağını tutan çocuğa baktı. "Toby ne yapıyorsun?!" doğrulmaya başladı ve kendini savunmak için kollarını önüne tuttu ama daha fark etmeden Toby onun üstüne binmişti. Boynunu tutmak için ellerini uzatmıştı, ama babası bileğini tutarak onu durdurdu. "Dur! Çık üstümden seni küçük pislik!" diye bağırdı ve diğer eliyle Toby'nin omzuna bir yumruk savurdu, ama onu durduramadı. Toby'nin gözlerindeki bakışlar aklı başında birin bakışları değildi. Sanki bir şeytan onu kontrol ediyormuş gibi görünüyordu.
TİCCİ TOBY
Eve giden yol uzadıkça uzuyordu. Aracın önünden sonsuza kadar uzuyordu.
Uzun ağaçlardan yansıyan ışık pencerede rastgele desenler bırakıp oynaşıyordu, arada bir mide bulandırıcı bir şekilde gözlerinde parlıyordu.
Çevresi yolun etrafında orman oluşturan koyu yeşil ağaçlarla doluydu. Tek ses yolun aşağısına doğru inen arabanın motoruydu. Ses sakindi ve huzurlu bir his veriyordu
Gezinti hoş bir şey gibi dursa da, iki yolcu için de gezintiyi "Hoş" yapacak her şey eksikti.
Direksiyonun ardındaki orta yaşlı kadının cilt rengine uyan kısa,kahverengi,temiz saçları vardı. Yeşil V yaka bir tişört ve mavi kot pantolon giyiyordu. Pırlanta işlemeli küpeleri kesilmiş saçlarının arkasından görünüyordu. Üstüyle uyumlu koyu yeşil gözleri vardı ve ışık onları daha da ön plana çıkarıyordu. Görünüşünde belirli bir ayrıntı yoktu. Televizyonda görebileceğiniz herhangi bir 'normal anne' gibi görünüyordu, ama bir şey onu diğer annelerden ayırıyordu ve bu şey gözlerinin altındaki koyu renkli torbalardı.
Hep gülümseyen birine benzese de yüz ifadesi karanlık ve hüzünlüydü.
Arada bir burnunu çekiyordu.Bazen de dikiz aynasından arka koltukta kollarını göğsüne sıkıca sarıp kambur bir şekilde oturan, başını soğuk cama yaslamış oğluna bakıyordu.
Çocuk normal bir görünüşten yoksundu, onda bir sorun olduğunu herkes açıkça görebilirdi. Karışık kahverengi saçları her yöne doğru dağılmıştı, ve onun solgun, neredeyse gri cildi parlayan ışıkla açığa çıkıyordu. Annesinin gözlerinin aksine onunkiler koyu renkteydi. Beyaz bir tişört ve ona hastaneden verilen bol pantolondan giyiyordu. Önceden giydiği kıyafetler parçalanmış ve kan içindeydi, artık 'giyilebilir' değillerdi. Yüzünün sağ tarafı yarılmış kaşıyla beraber bir kaç kesikle doluydu. Kırık cama çarptığında yaralanan sağ kolu omzuna kadar bandajla sarılmıştı.
Yaraları hiçbir şey hissetmese de acı verici görünüyordu. Asla bir şey hissedemezdi. Bu sadece kendisi olmasının getirdiği bir şeydi. Büyürken yüzleşmek zorunda kaldığı zorluklar, acıya karşı hissiz bırakan nadir bir hastalıkla beraber artıyordu. Daha önce canının yandığını hissetmemişti. Kolunu kaybedip hiçbir şey hissetmeyebilirdi. Ve karşı karşıya kaldığı başka bir bozukluk da ilkokulda ona kısa sürede bir sürü lakap takılmasına ve derslerini evde almasına neden olan, kontrolsüzce tikleyip seğirmesine neden olan Tourette Sendromu'ydu. Elinde olmadan boynunu çatırdatıyordu ve bazen seğiriyordu. Çocuklar onunla dalga geçiyor ve abartılmış seğirme hareketleri yapıp gülerek ona Ticci-Toby diyorlardı. Her şey kötüleşmeye başladığında evde eğitime geçmişti. Bütün çocukların onunla dalga geçtiği veya rahatsız ettiği ortak bir öğrenme alanında olmak onun için çok zordu.
Toby ifadesiz bir şekilde pencereden bakıyordu, yüzünde tasvir edilebilecek herhangi bir ifade yoktu ve birkaç dakikada bir omzu, kolu,veya bacağı seğiriyordu. Arabanın lastiklerinin vurduğu her bir çıkıntı midesini alt üst ediyordu.
Çocuğun ismi Toby Rogers'dı. Ve Toby'nin hatırlayabildiği son şey, arabanın çarpma anıydı.
Bu düşündüğü tek şeydi. Bayılmadan önce hatırladığı her şeyi tekrar tekrar başa sarıp duruyordu. Ablasının şansı yokken, Toby şanslı olan kişiydi. Kardeşi aklına gelince, gözlerinin yaşarmasına engel olamadı. Arabanın ön tarafı ezilirken ablasının çığlığı yarıda kesilmişti. Toby gözlerini açmadan önce her yer karanlıktı, gözlerini açtığında ablasının bedenini görmüştü. Alnı cam parçaları ile delinmiş, kalça ve bacakları direksiyonun şiddeti altında ezilmiş, karnı sonradan açılan hava yastığı ile içeri çökmüştü.
Bu,çok sevdiği ablasını son görüşüydü.
Eve giden yol sonsuzluğa uzamaya devam ediyordu. Sebebi annesinin kaza yerini görmekten kaçınmak istemesiydi.
Etraf tanıdık bir yer haline gelmeye başladığında, ikisi de arabadan inip evlerine adım atmaya hazırdı.
Bulundukları yer yan yana antika evlerin dizildiği eski bir mahalleydi. Araba beyaz pencere kenarlıkları olan küçük, mavi bir evin önüne yanaştı.
İkisi de evin önüne park edilmiş eski aracı ve araç yolunda duran tanıdık kişiyi fark etmişlerdi. Toby babasını gördüğünde içinde otomatik olarak yükselen öfke ve hüsranı hissetti. Yanlarında olmayan babasını.Annesi motoru kapayıp kocasıyla yüzleşmeye hazırlanmadan önce aracı araba yoluna sokup adamın yanına park etti. Toby araba kapısını açmak için uzanan annesine sessizce "O neden burda?" dedi. Annesi titrek sesini gizlemeye çalışarak monoton bir ses tonuyla "O senin baban Toby, burda, çünkü seni görmek istiyor." dedi. Toby gözlerini kısıp pencereden dışarı baktı "Yine de Lyra'yı ölmeden önce görmek için hastaneye kadar gelemedi."
"Çünkü o gece sarhoştu balım, süremezdi."
"Tabi, ne zaman değil ki."
Annesinden önce kapıyı açtı ve araba yoluna doğru sendeledi. Sert bir ifade ile bakışlarını ayaklarına indirmeden önce babasının bakışları ile karşılaştı.
Annesi arabadan çıktı ve arabanın etrafında yürümeden kocasının gözlerine baktı.
Babası karısından kucaklama bekleyerek kollarını açtı. ama annesi yürüyerek yanından geçti ve Toby'yi eve sokmak için ellerini onun omzuna koydu.
Kocası kulak tırmalayıcı bir ses ile "Connie" diye başladı "Eve hoşgeldin sarılması yok ha?"
Kocasının saçma sözlerini duymamazlıktan geldi ve kolunun altında oğluyla beraber yanından geçip gitti. Babası onları takip etti "Hey, o 16 yaşında ve kendi yürüyebilir."
Connie kapıyı açıp içeri girmeden önce ona düşmanca baktı "O 17 yaşında."
"Toby, neden odana gidip biraz dinlenmiyorsun? Yemek hazır olunca ben seni çağırırım-"
Toby sarkastik bir şekilde "Hayır,ben 16 yaşındayım ve kendim yürüyebilirim" diyerek babasına baktı. Ardından merdivenlerden çıkıp odasına girdi ve kapıyı sertçe çarptı.
Küçük odasında fazla bir şey yoktu. Sadece küçük bir yatak, bir dolap, pencere ve eskiden aile oldukları zamana ait aile fotoğrafları. Babası alkoliğin tekine dönüp ailenin geri kalanına şiddette bulunmadan öncesine.
Toby babasının annesiyle tartıştığı zamanı hatırladı, saçını tutup onu zemine doğru eğmişti. Ve Lyra onları ayırmaya çalıştığında, onu itmişti ve kafası tezgahın kenarına çarpmıştı. Toby annesi ve ablasına yaptıkları yüzünden onu asla affedemezdi. Asla.
Toby babası onu ne kadar döverse dövsün umursamazdı, ne de olsa hissedemiyordu, umursadığı tek şey önem verdiği iki insana bilerek zarar vermesiydi.
Ve hastanede beklerken, kardeşi son nefesini verirken, aceleyle oraya gelmeyen tek kişi babasıydı.
Toby pencerenin önünde durdu ve sokağa baktı. Göz ucuyla bir şeyler gördüğüne yemin edebilirdi, ama bunun aldığı ilaç yüzünden olduğunu düşündü.
Yemek zamanı geldiğinde annesi onu çağırdı, Toby merdivenlerden aşağı indi ve tereddüt ederek babasının karşısına,annesi ve boş sandalyenin ortasındaki yere oturdu.
Anne ve babası yemeklerini yerken sessizlik vardı, ama Toby yemeyi reddetti. Bunun yerine ifadesiz bir şekilde babasını izledi.
Annesi babasına attığı bakışı yakaladı ve onu dirseği ile dürttü.Göz ucuyla ona baktı ve sonra dokunulmamış yemeğine döndü.
Toby yatağına yattı, örtüyü kafasına kadar çekti ve pencereye baktı. Yorulmuştu ama uyuyabilmesine imkan yoktu. Uyuyamazdı, düşünecek çok şey vardı. Annesinin sözlerini dinleyip babasını affetmek ya da kin tutup affetmemek konusunda ikileme düşmüştü.
Kapının gıcırdayarak açıldığını duydu ve annesi içeri girip yatağına oturdu. Ona ulaştı ve Toby'nin ona dönük olan sırtını ovaladı.
Usulca konuştu "Biliyorum zor bir durum Toby, inan bana, anlıyorum. Ama sana söz veriyorum her şey düzelecek."
Toby masum,titrek sesi ile "Ne zaman gidecek?" diye sordu. Connie bakışlarını ayağına indirdi "Bilmiyorum balım, sadece bir süreliğine kalıyor." diye cevap verdi.
Toby cevap vermedi. Yaralı kolunu göğsüne yakın tutarak duvara bakmaya devam etti.
Bir kaç dakikalık sessizlikten sonra,annesi derin bir nefes aldı, eğilip yanağını öptü ve odadan çıkmak için kapıya yürüdü. Kapıyı kaparken "İyi geceler." dedi.
Saatler yavaşça geçiyordu, ve Toby dönüp durmayı bırakamamıştı. Hayal gücünün çalışmasına izin verdiği her an tekerlerin gıcırdamasını, ablasının çığlığını duyuyor ve kontrolsüz bir şekilde sarsılıyordu. Sırt üstü yatarak üstündeki örtüleri attı, yastığını yüzüne çekti ve ağladı. Dışarı verdiği her nefeste göğsünün inip kalktığını hissediyordu. Kendi acınası sızlanmalarını duyuyordu. Yastığı yüzüne bastırmasaydı çığlık atıyor olurdu. Bir kaç saniye sonra yastığı yüzünden attı ve kalktı, eğilip sert bir şekilde nefes alırken kafasını tuttu, gözyaşları yüzünden aşağı akıyordu. İçinde tutmaya çalıştı,ama titreyerek otururken sızlanmayı kesemedi.
Havayı iyice içine çekti, ardından sakinleşmek için derin nefesler alırken pencereye gidip dışarı baktı. Gözlerini ovuşturdu ve sokağın karşısındaki çam ağacı grubuna baktı. Bir anda durdu, ve gözleri sokak lambasının altında duran bir şeye odaklandı. Kulaklarında bir çınlama duydu ve uzağa bakamadı. Bu figür sokak lambasından 60 cm kadar kısaydı, kolları iki yanından sarkıyordu ve olmayan gözleri ile ona bakıyordu. Hiçbir özelliği yoktu. Gözler, ağız, burun yoktu. Yine de Toby'nin hipnotize olmuş bakışlarını kendinde tutuyor, onun içine işliyordu. Kulaklarındaki çınlama sesi her saniye artıyordu ve sonra her şey karadı.
Ertesi sabah Toby yatağında uyandı. Değişik hissetti. Hiç de yorgun değildi, ve bilinci tamamen yerine geldiğinde, uyanık bir şekilde yatmış gibi geldi. Kafasından hiçbir düşünce geçmiyordu. Yavaşça ayağa kalktı ve duvara doğru sendeledi, doğrulduğunda başının döndüğünü hissetti. Kapıya ilerledi ve aşağı indi. Anne ve babası masada oturuyorlardı, babası tezgahın üstünde duran televizyona bakıyordu, annesi de elindeki gazeteyi okuyordu. Toby'nin arkasından geldiğini hissedince bakışlarını hemen ona çevirdi.
Annesi tereddüt ederek gülümsedi "Günaydın uykulu kafa, uzun süredir uyuyorsun."
Toby yavaşça saate baktı, 12:30'u gösteriyordu.
"Sana kahvaltı hazırladım ama soğudu, seni uyandıracaktım, ama uykuya ihtiyacın olduğunu düşündüm." Oğlu ona cevap vermeyince neşeli ifadesi endişeye dönüştü "Sen iyi misin?"
Toby tökezleyerek babasının yanına oturdu. Bir boşluk hissediyordu, hareketlerini kontrol edemiyordu. Yaptığı her şeyi görüyordu, ama yaptığı şeyler beyninde kalmıyordu. Babasının koluna uzandı, ama eline bir tokat yemişti. Babası aniden ona döndü ve sandalyesini ayağıyla itti "Bana dokunma çocuk!" diye bağırdı.
Annesi ayağa kalktı "Tamam sakin ol! Bu ihtiyacımız olan son şey!"
Günler geçti, ve her şey olduğu gibi kalmaya devam etti. Connie zamanının çoğunu evi temizleyerek ,ve onun kaba eşi de emir vererek geçirdi. Kazadan öncesiyle aynıydı.
Toby odasından hiç çıkmadı. Yatağında oturup, titriyordu. Zihni merak ediyordu, ama düşünceleri hatırlayamayacağı kadar hızlı bir şekilde değişiyordu. Kafese konulmuş bir hayvan gibi küçük odasında dönüp duruyor, pencereden bakıyordu. Sağlıksız kısır döngü devam ediyordu.
Connie hala kocası tarafından itilip kakılıyordu, fazla pasifti, Toby hala odasındaydı.
İkinci kez düşünemeden önce, ellerini kemirmeye başlıyordu, derisini yoluyordu. Kanayıncaya kadar onları çiğniyordu. Yine aynı hareketleri yaparken annesi odaya girdiğinde, korkmuş bir şekilde tepki verdi. Onu hızlıca aşağı indirdi ve ilk yardım malzemelerini bulup ellerini sardı. Onun yanından ayrılmayacağını söyledi.
Kendini o kadar izole etmişti ki artık başkalarının yanında olmaktan nefret ediyordu. Hafızasında da aksaklıklar oluşmaya başlamıştı. Dakikaların, saatlerin, günlerin ve haftaların anılarını unutmaya başlıyordu. Konuşulan konuyla alakasız,mantıksız şeyler söylüyordu. Bulaşıkları yıkarken lavaboda köpek balıkları görüyordu, yastığından cırcır böceklerinin seslerini duyuyordu, odasının penceresinden hayaletler görüyordu. Bütün bu mantıksız şeyler onu bir danışmanın odasına götürmüştü. Annesi ruhsal sağlığı açısından endişeliydi, ve hissettikleri ile ilgili bir profesyonelle konuşmasının iyi olacağını düşünüyordu.
Connie Toby'nin elini tutarak onu binaya soktu. Bir masanın önüne getirdi ve diğer taraftaki bir kadınla konuşmaya başladı.
Kadın "Bayan Rogers?" diye sordu.
Connie başını salladı "Evet benim.Buraya doktor Oliver'ı görmek için Toby Rogers ile birlikte geldik."
"Evet, burdan buyurun."
Kadın ayağa kalktı ve uzun bir koridorda onlara rehberlik etti. Toby kadının topuklu ayakkabılarının sert,tahta zeminde çıkardığı sesi dinleyerek duvardaki çerçevelenmiş resimlere baktı. Kadın, içinde bir masa ve 2 sandalye bulunan bir odanın kapısını açtı. "Bir kaç dakika burda otursun, doktoru getirmeye gideceğim." Gülümsedi ve kapıyı açık tuttu.
Toby içeri girdi ve oturdu. Kapı arkalarından yavaşça kapanırken kadına ve annesine baktı. Etrafını inceledi ve sıkıca bandajlanmış elini kaldırıp ısırarak açmaya çalıştı. Ama işi, kapı açılıp içeri siyah-beyaz noktalı elbisesi olan, sarı saçlı bir kadın girince bölünmüştü. Elinde tutturmalı dosya ve kalem vardı. Gülümseyerek "Toby?" diye sordu.
Toby ona bakıp başını salladı.
"Tanıştığımıza memnun oldum Toby, ben Doktor Oliver." elini ona doğru uzattı ama bandajları fark edince tereddüt ederek geri çekti. "Ah," boğazını temizleyip masanın karşısındaki sandalyeye oturmadan önce gülümsedi.
"Şimdi sana bir kaç soru soracağım, mümkün olduğunca dürüst bir şekilde cevapla, tamam mı?"
Toby başını yavaşça salladı ve bandajlanmış ellerini kucağında tuttu.
"Kaç yaşındasın Toby?"
Sessizce cevapladı "17"
Kadın bunu dosyaya tutturduğu kağıda yazdı.
"Tam adın nedir?"
"Toby Erin Rogers"
"Doğum günün ne zaman?"
"Nisan'ın 28'i"
"En yakın akrabaların?"
"Annem,babam ve..." durakladı, "a-ablam."
"Ablana ne olduğunu duydum canım...gerçekten üzgünüm." Yüz ifadesi üzüntülü, acır bir ifadeye döndü.
Tobby başını salladı.
"Kaza hakkında bir şeyler hatırlıyor musun Toby?" Toby bakışlarını ondan kaçırdı. Zihni bir süreliğine boşlukta kaldı. Kucağına baktı, ve hafif bir çınlama sesi duydu. Gözleri iyice açıldı ve donakaldı.
Danışman "Toby?" dedi.
"Toby dinliyor musun?"
Toby omzuna kadar inen bir ürperti hissetti ve tekrar dondu, yavaşça kapıdaki küçük pencereye baktı, onu gördü. Karanlık, yüzsüz figür, ona bakıyordu. Ona bakakaldı, çınlama sesi danışmanın bağırması araya girinceye kadar arttı.
"Toby!" diye bağırdı.
Toby sıçradı ve sandalyenin kenarından düşüp köşeye doğru gitti.
Doktor Oliver ayağa kalktı, dosyasını göğsünde tutuyordu. Gözlerinde şaşkın bir ifade vardı.
Toby onun gözlerine baktı, seğirtirken nefesi kesiliyordu.
O gece Toby yatağında yatıyordu. Tavana odaklanmış bakışları dalgındı. Koridordan gelen ayak seslerini duyduğunda uyuyakalmak üzereydi. doğrulup kapıya baktı, kapı sonuna kadar açıktı. Işık yoktu, her yer penceresinden gelen mavimsi ay ışığı ile aydınlanmıştı. Ayağa kalktı ve yavaşça kapıya yürüdü, ardından sonuna kadar açık olan kapı aniden yüzüne kapandı. Yutkundu ve geriye düştü. Yere çarptığında kesilen nefesi yüzünden derin nefesler alıyordu, gözleri iyice açılmıştı.
Tekrar ayağa kalkmadan önce bir kaç saniye bekledi. Bandajlı eliyle kapı kolunu tuttu ve açtı. Karanlık koridora baktı ve parmak uçlarında yürüyerek odadan dışarı çıktı. Aşağı inerken koridorun sonundaki pencereden gelen ay ışığı karanlığı aydınlatıyordu. Etrafındaki ayak seslerini duyabiliyordu, küçük ayaklardan gelen sessiz adımlara hafif bir kıkırdama sesi eşlik ediyordu. Küçük bir çocuğun kıkırdayarak koşmasına benziyordu. Koridor hatırladığından daha uzundu. Sonsuz görünüyordu... Hastaneden eve gelen yol gibi. Önündeki kapının gıcırdadığını duydu.
Titrek bir ses ile seslendi "Anne?"
Aniden arkasından bir kapı çarptı ve yerinde sıçrayarak arkasına döndü. Arkasından gelen ürkütücü bir inilti duydu,kulağına gaklama sesi gibi gelmişti. Dönebildiği kadar hızlı bir şekilde döndü ve ölü olan ablasıyla yüz yüze geldi. Gözleri beyaz, cildi solgundu. Çenesinden deri parçası ve kaslar sarkıyordu, alnından fırlayan cam parçaları vardı, sarı saçları her zamanki gibi at kuyruğuydu, kanla kaplanmış gri tişörtünü ve şortunu giyiyordu. Bacakları olmaması gereken bir şekilde bükülmüştü. Boğuk bir ses çıkarak Toby'nin yüzünden sadece bir kaç santim ötede duruyordu.
Toby bağırdı ve geriye düştü. "AHH!" geriye doğru emeklemeye başladı, ablasıyla kurduğu göz temasını bırakamıyordu. Boş, ölü gözler. Sırtı bir yere değinceye kadar geri gitti.
Bir saniyeliğine durdu. Kendi nefesi ve ağlaması dışında hiçbir ses yoktu. Yavaşça yukarı baktı ve arkasında duran yüzü olmayan uzun adamla karşılaştı. Onun ardında da yaşları 3 ile 10 arasında değişen ve gözlerinden siyah sıvılar akan çocuklar vardı.
Toby çığlık attı ve kalkabildiği kadar hızlı bir şekilde kalktı ancak ayak bileğine dolanan koyu-siyah dokunaçlara takılmıştı. Karın üstü düştü ve ciğerlerindeki bütün hava boşaldı. Çığlık atmaya çalıştı ama sesini çıkaramadı. Her şey kararmadan önce hırıltılı bir şekilde nefes aldı.
Toby bir sıçrama ile uyandı. Çığlık atarak doğruldu, nefessiz kalmıştı. Bandajlı elini göğsüne koydu. Sadece bir rüyaydı...sadece rüya. Yatağına yattı ve yan döndü. Derin derin nefes alırken üstünden ağır bir yük kalkmış gibi hissediyordu. Ayağa kalktı ve pencereye yürüdü. Hiçbir şey görmedi. Orda hiç kimse şey yoktu. Ne hayalet,ne de bir figür. Hiçbir şey.
Kapıdan babasının öksürme sesini duydu.Kapısı kapalıydı.
Oraya doğru yürüdü ve açtı. Bir kez daha koridora baktı. Aşağı indi ve mutfağa girdi, babasını oturma odasında sigara içerken gördü.
Toby bir kaç saniye bekledi ve göğsünde yanan bir şey hissetti.
Derin,kaynayan bir öfke onu esir aldı. Zihnindeki hayali sesleri duydu.
"Yap şunu,yap şunu,yap şunu," diye bağırdılar. Arkasını döndü ve kollarını tuttu. Hastaneden eve geldiğinden beri geçen haftaların aksine bu kez kendini kontrol edebildiğini hissetti. Sesler araya girmeden önce düşüncelerinin kafasında kaldığını fark etti. "Öldür onu, o yanında değildi, yanında değildi,öldür onu,öldür onu," sesler devam etti. Toby titredi. Hayır. Hayır öyle bir şey yapmayacaktı. Ne, deliriyor muydu? Hayır. Kimseyi öldürmeyecekti. Yapamazdı. Babasından nefret ediyordu, ama öldürecek kadar değil.
Bu kadardı. Zihni tekrar boşluğa düşmeden önceki son düşünceleri bunlardı. Kafasındaki seslerin etkisi çok fazlaydı. Sessizce babasının arkasından yürüdü. Tezgahta duran bıçaklığa ulaştı ve en büyük bıçağı eline aldı. Sıkıca kavradı. Göğsünde yükselen bir duygu hissetti. Kıs kıs güldü "Heh... heheh… hehehehehe! HAHAHAHA!" o kadar çok güldü ki nefes alamaz hale geldi. Babası hayvansı bir güç onu yere itmeden önce arkasını dönmüştü. "Ne!" Elinde mutfak bıçağını tutan çocuğa baktı. "Toby ne yapıyorsun?!" doğrulmaya başladı ve kendini savunmak için kollarını önüne tuttu ama daha fark etmeden Toby onun üstüne binmişti. Boynunu tutmak için ellerini uzatmıştı, ama babası bileğini tutarak onu durdurdu. "Dur! Çık üstümden seni küçük pislik!" diye bağırdı ve diğer eliyle Toby'nin omzuna bir yumruk savurdu, ama onu durduramadı. Toby'nin gözlerindeki bakışlar aklı başında birin bakışları değildi. Sanki bir şeytan onu kontrol ediyormuş gibi görünüyordu.
Bağırdı ve bıçağı babasının göğsüne saplamak üzere kaldırdı
ama babası tekrar bileğini tuttu. Onu üstünden itmeye çalıştı, ama Toby
doğrudan yüzüne sert bir tekme indirdi. Babası geri çekildi ve tokat atmak için
kolunu geriye çekti, ama Toby ayağa kalktı ve bıçağı omzuna sapladı. Baba
yüksek bir sesle bağırdı ve bıçağı çıkarmaya çalıştı, ama yapamadan, Toby
suratına bir yumruk savurdu. Yumruklarını kafasına geçirmeye başladı, gülüyor
ve hırıldıyordu. Boynunu çıtlattı ve bıçağı tutup babasının omzundan çıkardı.
Daha sonra bıçağı göğsünün derinliklerine ve defalarca kez karnına sapladı. Kan
dışarı fışkırıp her yere sıçrıyordu. Babasının bedeni hareketsiz kalıncaya
kadar durmadı. Bıçağı yanına attı ve öksürüp kesik nefesler alan bedenin üstüne
eğildi. Ezilmiş yüzüne baktı ve bir çığlık sessizliği bozana kadar seğirerek
izledi. Annesi bir kaç adım ötede durmuş, ağzını kapamıştı, göz yaşları
yüzünden aşağı süzülüyordu.
"Toby!" diye bağırdı "Bunu neden
yaptın?!" Ağlıyordu "N-Neden!"
Toby ayağa kalktı ve babasının kanlı cesedinden uzaklaşmaya
başladı. Mutfağa geri gitti. Elindeki bandajlara baktı, kan içindeydiler. Evden
çıkıp koşmadan önce son bir kez annesine baktı. Garaja koştu ve elini kontrol
paneline vurdu, kapıyı açma düğmesine bastı.
Dışarı çıkmadan önce içi vida ve paslanmış raptiyelerle dolu
kavanozların bulunduğu masanın üst tarafındaki iki baltayı gördü. Bir tanesi
yeniydi, turuncu sapı ve parlak demiri vardı. Diğeri eski, tahta
saplıydı,körelmişti. İkisini de aldı ve masaya baktı. Bir kutu kibriti ve
masanın altında kırmızı kutudaki benzini gördü. İki baltayı da tek eline aldı
ve garajdan çıkmadan önce kibrit ve benzini aldı.
Daha sonra araba yolundan aşağı koşup sokağa çıktı. Odasının
camından görünen sokak lambasına yaklaşırken polis araçlarının uzaktan gelen
siren seslerini duydu. Arkasını döndü, kırmızı-mavi ışıklı araçlar sokaktan
geçti. Toby bir kaç saniyeliğine durdu, ardından benzin kutusunun kapağını açtı
ve onu sokağın her bir yanına saçarak koştu, sonra da ağaçların arasında daldı.
Dipte kalan benzini de döktükten sonra cebinden kibritleri çıkardı. Bir
tanesini kutuya sürttü ve hemen yere attı. Attığı anda alevler etrafında
patladı. Ateş ağaçlara, etrafındaki çalılara sıçradı. Ne olduğunu anlamadan
etrafı ateş ile çevrilmişti. Ormana doğru gerilerken polis arabalarının
siluetleri alevlerin ardından görünüyordu. Etrafına baktı ama görüşü bulanıktı,
kalbi hızlıca çarpıyordu, bir süreliğine gözlerini kapadı. Bu kadardı. Son
gelmişti.
Toby omzunda bir el hissetti. Gözlerini açtı ve omzundaki
uzun kemikli, büyük beyaz eli gördü. Kolu takip etti ve onun uzun, karanlık
figüre ait olduğunu gördü. Siyah bir takım elbisesi vardı, ve yüzü tamamen
boştu. Toby'nin küçük bedeni önünde yükseliyordu, ona bakıyordu. Arkasından
dokunaçlar çıktı. Ve Toby'nin bakış açısı bulanıklaştı, etrafını kulaklarındaki
çınlama sarmıştı. Her şey karardı.
Bu kadardı. Son gelmişti. Toby Rogers böyle ölmüştü.
Bir kaç hafta sonra Connie kız kardeşinin mutfağında
oturuyordu. Kardeşi, Lori yanında oturmuş kahve içiyordu.
3 hafta kadar önce, Connie kocasını ve oğlunu kaybetmişti, ve
ondan bir kaç hafta önce de kızı bir kazada ölmüştü. O zamandan beri kız
kardeşinin evinde kalıyordu. Onu meşgul tutan polisler, olayı yeni
bitirmişlerdi, ve olay 2 hafta önce açıklanmıştı. Dünyanın odağı daha yeni
olaylara kaymıştı bile.
Lori televizyondan haber kanalını açtı. Sunucu yeni bir
haber başlığını tanıtıyordu.
"Yeni haberlerimiz var! Dün gece 4 kişinin cinayete
kurban gittiği bildirildi. Henüz bir
şüpheli yok, kurbanlar gecenin geç saatlerinde ormana giren orta okullu
çocuklardı. Çocuklar dövülmüş ve ölene kadar bıçaklanmıştı. İnceleme ekipleri
olay yerinde bir cinayet aleti buldu. Görebileceğiniz gibi bu eski körelmiş bir
balta." Ekrandaki resim değişti ve yerine olay yerinde bırakılan baltanın
görüntüleri geldi. " Ekipler potansiyel bir şüphelinin adını belirttiler,
Toby Rogers, bir kaç hafta önce babasını ölümüne bıçaklayıp kaçışını ormanı ve sokağı ateşe vererek
gizlemeye çalışan 17 yaşındaki çocuk. Herkes çocuğun yangında öldüğünü düşünse
de inceleme ekipleri bedeni bulunmadığı için onun hala hayatta olmasından
şüpheleniyorlar"
Ç.N:
İşte
benim Toby'im ^_^ Bu arada o gerçekten ölmedi,
Slenderman'in
Proxy'si, yani vekili olmuş durumda. Kaynaklardan aldığım bilgilere göre
Slenderman onun hafızasını silmiş ve yardımcısı yapmış. İşte bu yüzden o çok
özel >o<
Ve
sanırım hikayenin gerisi de var ama internetin her bir köşesinden silinmiş o_O
creepypasta türkçe hikaye , ticci toby hikayesi |
Subscribe to:
Posts (Atom)